Gündem Uyanış
VAR OLMA HAKKI
28-07-2017 13:37 787

VAR OLMA HAKKI

 

 

İnsan topluluklarının bir arada birbirini tüketmeden yaşayabilmesinin yolu birbirinin varlığına saygı duymasından geçer.

     İnsan toplulukları sadece demokrasi ve özgürlük talep ederek birlikte ortak yaşamı sağlayamaz, barış ve güvenlik içinde yaşamasına yetmez, yetmiyor. İnsanlık tarihi bize bu realiteyi tüm zamanlar için defalarca göstermiştir.

     Birilerinin özgürlüğü bir diğerinin köleleşmesi, birilerinin mutluluğu bir diğerinin mutsuzluğu, birilerinin demokrasisi diğerinin otokrasisi, birilerinin inancı bir diğerinin inançsızlığı olagelmiştir. Bu tezatları olabildiğince uzatmak mümkündür.

Adalet adına kölelik, özgürlük adına katillik savunulurken ki savunulmuş ve halen savunulmaya devam edilmektedir. Modern Batı’da Bentham ve Stuart Mill gibi düşünürler bu durumu fayda kriterini öne sürerek adalet ve özgürlük gibi kadim değerleri fayda üst değeri ile ifade etmeye çalışmışlar. “Bir iş fayda sağlıyor ve insanları mutlu ediyorsa bunlar iyi şeylerdir denilmiştir”  “Oysa kölelik efendi için fayda ve mutluluk, köle için mutsuzluk olmaktadır. Birini mutlu eden bir şey diğerini mutlu etmeyebilir.”  Bu nedenlerle gerçek Adalet ve özgürlük değerleri Fayda ve mutluluk kriterleriyle ölçülemez.

      Bu tezatlar nedeniyle insanlık tarih boyunca aralıksız acı çekmeye, bedel ödemeye devam etmiş, savaş, şiddet, inkar, imha ve yıkımlar hep olagelmiştir. Bu durum ilkel toplum sosyolojisinde de endüstriyel toplum yapısında da azalır-çoğalır dozda da olsa böyle olagelmiştir. Hiçbir dönem sınıfsal, etnik, sosyal,  kültürel, ekonomik çelişki ve çatışmalar yok olmadığı gibi, hiçbir zaman da yok olmayacaktır. Ancak insanlık yaşadığı acılardan dersler çıkararak acısını dindirmek çelişki ve çatışmalarını en aza indirerek ortak yaşam paydasında buluşma aklına da sahip olduğunu gösterebilmelidir.

     İktidar kaprisini, mülkiyet ve kar güdüsünü öteleyerek doğru ile yanlışı, İyi ile kötüyü, haklı ile haksızı ayırt edebilme zekâ ve becerisine sahip olan insan birbirini tüketmeden de bir arada yaşama ve yaşatma imkânına sahip olabilir.

Bu noktada var olma hakkı ve bu hakkın herkesçe tanınması ve saygı duyulması üzerinden adalet ve özgürlük değerlerini inşa etmek mümkündür. İkbal’in Mevlananın dilinden Var olmak kendini göstermek demektir. Var olmamak kendini gösterememektir. Bu nedenle var olma hakkı öznelliğin tanınması her şeyin başıdır.

     Âlemdeki bütün varlıklar “kendisi olarak” var olma hakkına sahiptir. Tanrı Tanrı olarak, İnsan İnsan olarak, Hayvan hayvan olarak, Taş taş olarak, Dağ dağ olarak, su su, ekin, ekin, bitki bitki olarak, Türk Türk olarak, Kürt Kürt, Arap, acem, VS kendisi olarak varoluşa ve kendini gösterme hakkına sahiptir.           Var olma hakkı, özündeki cevher her ne ise tam bir fırsat eşitliği içinde ortaya çıkarabilme hakkıdır.

Varlığın sahibi olan Allahın buna engel olmayacağını söylemesi dikkat çekicidir.

     Allah bu durumu Vahiyle bildir erek”sizi kavim kavim yarattık birbirinizi tanıyasınız diye” buyurması faşist tekçi zihinlerin aydınlanmasına yetmemiş olması İnkâr ve küfür olmaktan öteye geçmemektedir. “Görülüyor ki her şey var olma hakkının tanınmasından geçer”. “Bir şeye önce” var mıdır”? Diye sorulur. Eğer varsa var olmanın diğer haklarına sahip demektir. Var olanı ortadan kaldırmak  insanlığın ortak inanç ve değerleriyle bağdaştırılamaz.Örneğin İnsansa varlığını sürdürmek için yaşama,,büyüme beslenme,üreme,düşünme,sevinme, sevme, sevilme,kazanma ,verme ,alma gezme ,tozma  hakları da var demektir. Çünkü insan bunlarla var olduğunu gösterecek kendisi olarak yaşayacak, var olduğu bunlarla anlaşılacaktır. Aksi halde var olamıyor, var oluşu inkâr ediliyor yok sayılıyorsa, başka bir varlık muamelesine tabi tutuluyorsa” kendini başka şekilde ifade etmeye çalışacaktır.

Top