Gündem Uyanış
SAVAŞ HUKUKU
07-02-2016 14:41 1165

SAVAŞ HUKUKU

 

 

İnsanlığın varoluşuyla birlikte hep var olan çatışma ve savaşların sebep,  kapsam ve niteliği konusunda farklı görüşler ortaya çıkmış ve farklı tanımlamalarla ifade edilmeye çalışılmıştır.

Savaş kavramı kural olarak devlet veya ulus içerisindeki rakip siyasal güçler arasında gerçekleşen ilan edilmiş veya ilan edilmeye gerek kalmaksızın yapılan silahlı çatışmaları ifade eder.

İlan edilmiş olsun veya olmasın yapılan bütün savaş ve çatışmaları düzenleyen “savaş hukuku” savaşan ülke ve ya tarafların birbirleriyle veya savaşa dahil olmayan ülke veya taraflarla ilişkilerini düzenleyen bir kuraldır.

Savaş hukuku; Savaş nedeniyle yapılan askeri eylemler sırasında, İnsancıl hukukun gereğini yapmakla birlikte savaşan tarafların birbirlerine karşı sorumluluklarını yerine getirmeleri, savaşın neden olduğu vahşet boyutunu en az düzeye indirmeyi amaçlamaktadır. Savaş hukuku savaş sırasında sergilenen davranışların sınırlarını belirleyen hukuk dalıdır. Uluslararası kamu hukukunun bir parçası olarak kabul edilir.  Ve bu konuda yapılan uluslararası sözleşmelerin altına imza atan ülkeleri bağlamakla birlikte imzası olmayan tarafları da muaf duruma getirmemektedir.

Gönümüzde savaş hukukunun ele aldığı  başlıklar arasında savaş ilanları teslimiyetin kabulu,savaş esirlerine yönelik muamele,ayırım ve orantılılık ile birlikte gereksiz yere acı çekilmesine neden olan silah ve yöntemlerin kullanılması uluslar arası savaş hukuku ilkesine aykırı bir durumdur.

Cenevre sözleşmeleri veya Cenevre konvansiyonları 1864 ten 1949a kadar geçen süreç içerisinde şekillenmiştir. Uluslar arası hukukta insan hakları üzerine yapılmış 1949 yılında İsviçrecin Cenevre kentinde imzalanmıştır. Çatışma durumunda silahlı tarafların, insani yardım örgütleri tarafından uyulması beklenen kuralları belirler.1859 yılında Solferino Muharebesin’de yaşanan vahşete tanıklık etmiş Jean Henry Dunant’ın mücadelesi sonucunda oluşmuştur. İnsancıl hukukun temel kaynağıdır.

Uluslar arası savaş hukuku ile ilgili bu kısa bilgiyi, Temmuz 2015 tarihinden bugüne ülkemiz doğu ve  güney doğusunda yaşanan fiili savaş ve çatışma durumuna uyarladığımızda  savaş hukukunun hiçbir kuralına uymayan orantısız ve dehşet verici bir durumla karşı karşıyayız. Bu durumu ne terörizm ne de düşman olgularıyla tanımlamak mümkün değildir. Sokağa çıkma yasağı adı altında yürütülen orantısız şehir savaşında sivil halka yönelik gerçekleşen kıyım ve ölümler. 

Sivil halka ait ev ve iş yerleri yanı sıra tarihi kültürel varlıkların, İbadet mekanlarının hiçbir istisnaya tabi tutmadan tank ve toplarla yerle bir edilmesi, ölü ve yaralılara ulaşımın engellenmesi, Felaket boyutunda yaşanan yıkıcı sonuçların durdurulması ile ilgili hiçbir insani talep ve çağrının dikkate alınmaması, ölü ve yaralılara yönelik hiçbir uluslararası kurala uyulmaması, halkın sağlık, barınma, eğitim ve yaşam hakkından yoksun bırakılarak göçe zorlanması, bir bütün olarak uygulanan bu soykırım politikasının ileride uluslar arası ilgili departmanlarda sorgulama konusu olmaması imkansız gibi görünmektedir.

Top