Gündem Uyanış
İKTİDAR KADAR MUHALEFETTE SORUMLUDUR.
30-10-2020 15:52 760

İKTİDAR KADAR MUHALEFETTE SORUMLUDUR.

 

 

         Hiç kimse bu gün Türkiye’de yaşanan kaotik durumun, ekonomik ve siyasal bunalımın, uluslar arası ilişkilerde yaşanan gerilim ve çatışmanın yegâne sorumluluğunu mevcut siyasal iktidara yükleyerek rahatlayamaz.

      Bu yöndeki değerlendirmem mevcut iktidarın masumiyetiyle ilgili bir değerlendirme değildir. Bu günlere gelinmesinde iktidar kadar olmasa da, başta siyasal muhalefet olmak üzere toplumsal kesimlerin, tek tek bireylerin payı küçümsenmeyecek kadar büyüktür.

         Çünkü siyasal iktidar iş başına geldiği günden şu ana kadar her hangi bir tahkiyeye girmeden sırasıyla bagajındakini ortaya sererek gayet aleni bir biçimde siyasal amaç ve hedefleri doğrultusunda kendi siyasal, ideolojik, inançsal ve sınıfsal çizgisiyle çelişmeden yoluna devam etmiş, kendisini hedefe taşıyacak zemini hazırlamıştır.

          Ne yapacağını önceden yüksek sesle söyleyerek yapmıştır. Bu bağlamda cumhuriyet rejimiyle barışık, olmadığını gizleme gereği duymadan dile getirmiş ve aşama aşama rejimin ekonomik, bürokratik, sosyal, siyasal dayanakları nı işlevsizleştirerek kendisine alan açmıştır.

           İşe rejimin ekonomik işletmelerini özelleştirme adı altında tasfiye ederek bir yandan uluslar arası kapitalist sistemle entegrasyonu gerçekleştirirken, diğer yandan yine özelleştirme ve değişik ihaleler yoluyla transfer ettiği kamu kaynaklarıyla kendi sınıfsal taşeron burjuvazisini yaratmış yaratığı sermaye sınıfını da merkez kapitalist sisteme eklemlemiştir.

             Bu gün iktidarın siyasal gücünü, ulusal ve uluslar arası etkinliğini oluşturduğu ulusal ve uluslar arası sermaye ile olan ilişki ve olanaklarından ayrı düşünmek ve değerlendirmek sadece seçmen desteği ile ifade etmek sığ bir değerlendirme olur.

              İktidar ekonomik dayanaklarını tahkim etmenin ardından hedeflediği rejimi kurma yolunda baş ta anayasal kurumlar olmak üzere yargı ve yasama ve yürütme yi işlevsizleştirerek Türkiye tipi tek kişi kültüne tabi otoriter başkanlık sistemini getirmiştir.

               Sistemin değiştirilmesiyle kalınmamış, aynı anda siyasal iktidarın bekası devletin bekasıyla bütünleştirilerek adeta iktidarın dokunulmazlığı sağlanmıştır. Ve böylece iktidara yapılan her hangi bir eleştiri devlete yönelik bir saldırı olarak algılatılmıştır. Her türlü muhalefet girişimi devletin bekasına yönelik tehdit kapsamına alınarak muhalefeti tümden susturmanın gerekçesi yaratılmıştır.

                Ülkede köklü siyasal ve sosyal transformasyonu gerçekleştiren iktidar, siyasal çıkar ve geleceği ile ilgili taleplerini devletin varlığı ve bütünlüğüyle ilgili talepler olarak muhalefete benimseterek kabul ettirmiştir.

            Yeni kapı ruhu denilen olay tam da budur. Muhalefet böylece her defasında önüne konulan talepleri kendi iradesiyle ile devletin bekası için geri çevrilmez talepler kapsamında değerlendirerek onaylamaktan başka etkili bir muhalefet tarzını hayata geçirememiştir.

               Görünürde HDP li leri hedefleyen ancak bütün muhalefeti dağıtmaya yönelik dokunulmazlıkların kaldırılması önergesinin anayasaya rağmen TBMM de Ana muhalefet tarafından desteklenmesi muhalefetin kendi ayağına ilk baltayı vurmasıyla sonuçlanmıştır.

             Ne demokrasi ile, ne hukuk ve adalet ile ne siyaset mantığı, sosyolojisi ve matematiğiyle örtüşmeyen, sadece muhalefetin dağıtılmasını amaçlayan dokunulmazlıkların kaldırılması önerisinin ana muhalefet tarafından hemen onaylanmasının sadece Kürt karşıtlığıyla sınırlı olmadığını, bir maliyetinin olacağını hesap etmeyen düşünemeyen bir muhalefet in masumiyeti söz konusu olabilir mi?

             Ekonominin kontrolden çıkması üzerine iç siyaset ile ilgili fazla umut var olmayan, bekasını dışa yönelik gerilim ve çatışmaya endeksleyen ve başarısını buna bağlı bir zafer hikâyeye bağlamak isteyen İktidarın, her defasında önüne koyduğu ve mutlak siyasi, askeri ve ekonomik maliyetinin olduğu sınır ötesi operasyon ve savaş tezkerelerini tereddütsüz imzalayan muhalefetin masumiyeti söz konusu olabilir mi?

Mecbur olunsun veya olunmasın bütün savaşların çok ağır ekonomik ve insani maliyetleri vardır.

         Toplumun refahı için harcanması gereken kaynakları savaşa yönlendiren iktidarın önüne koyduğu teskereyi hamaset adına imzalayan muhalefet, sadece ekonomik yıkımın değil ülkenin sürükleneceği büyük felaketin de ortağı ve sorumlusu olacaktır.

Top