Gündem Uyanış
SEÇİME GİDERKEN EKONOMİDE DURUM
25-05-2018 16:18 747

SEÇİME GİDERKEN EKONOMİDE DURUM

 

 

        Son süreçte ekonomide yaşanan çöküş, döviz ve altın’ın önlenemeyen yükselişi, piyasaların iyice daralması, yaşanan işsizlik, yoksulluk gibi negatif tablolar ne hükümet karşıtı finans güçlerin müdahalesi, ne de seçim süreciyle ilgili bir durumdur.

      Dünyanın hiçbir yerinde kazanmadığı parayı Türkiye’de kazanan yabancı sermaye kendisi için altın yumurtlayan Tavuğu neden kesinki.

      Ekonomide başlayan ve gittikçe derinleşecek gibi görünen sıkıntılar uzun ve kısa vadede alınması gereken ancak alınmayan önlem ve programlarla ilgili yapısal durumdan kaynaklandığı gibi ülkede de yaşatılan demokrasi ve insan hakları standartlarıyla doğrudan ilişkili bir durumdur.

        Bu günden yarına da düzeltilebilecek bir sorun olmadığına toplumun hazırlıklı olması gerekir

Çünkü bu durum palyatif müdahalelerle geçiştirilecek bir sorun olmaktan da oldukça uzak olduğu görünmektedir.  

        Geçen hafta içinde dövizde yaşanan yükseliş ve merkez bankasının piyasaya döviz arzı yanında 3 puan gibi yüksek faiz artışıyla müdahale etmesine rağmen ikinci gün doların tekrar 4,71 sınırına dayanması bu çorbanın daha çok tuz kaldıracağını göstermektedir. Görünen o ki Merkez bankasının bağımlılığı da bağımsızlığı da bu işi kurtarmaya yetmiyor artık.

       Bir defa güven faktörü oldukça minimize olmuş durumda piyasayı etkileyebilecek sermaye kesimi  (yerli yabancı fark etmez)kendilerini güvende görmedikleri için kaçışı öngörmekteler.  İngiltere’de yatırım temsilcisi sermaye kurumlarıyla yapılan toplantı ve sarf edilen sözlerin olumlu etki bırakmadığı gibi sarsılan güvenin yeniden inşası için ekonomi kurmaylarının yeniden İngiltere’ye gitmesi sıkıntının büyük ve aşılmasının kolay olmadığını göstermektedir.

      Seçim sonrası için dilendirilen yapısal reform ve vaatlerin sonuç vermesi kolay olmayacak, bu doğrultuda sarf edilen ifadeler yaşanan vahametin seçim sonrasına ertelenerek seçmenin konsolide edilmesinden ibaret bir durum olduğunu gösteriyor.

       Seçim sonuçları ne olursa olsun toplumu bekleyen acı reçete ve büyük fedakârlıkların yükü yine yoksul kesimin omuzlarına bindirilecektir. Zaten kapitalist neo-liberal sistemin marifeti de bu değimlidir? Dağıtılacak para olduğu zaman zengine, ödenecek borc ve yıkımın yükü yoksulların omzuna yüklenerek sadakati istenir.

       Son on altı yılda yapılanlar bunu göstermektedir. Bir yandan Dolar milyarderi sayısı üç ten otuza çıkarken diğer yandan on bir milyon insan aylık 500 lirayla geçinmek zorunda kalmıştır.

        Gelir dağılımındaki adaletsizlik aynı zamanda ekonomideki çöküşünde temel nedenlerinden birisidir. Üretimin minimize edilerek ithalatın ikame edildiği, hane halkı gelirinin artmadığı sürece ekonomi çarklarının dönmesi imkânsız hale gelmektedir. Bu gün yaşanan sonucun oluşması için son yıllarda ne yapılması gerekmişse yapılmıştır. Yollar, köprüler, binalar yapılmış ancak ödemesi vatandaşa yüklenerek borçlandırılmıştır.

Vatandaş bir banka borcunu bir diğer banka kartıyla ödeyerek iki bazen beş bankaya birden borçlanmıştır.

       İşler iktidar açısından zor olduğu kadar muhalefet için de zor olacaktır. Mevcut siyasal ve ekonomik tabloya karşı gerekli ve ihtiyaç duyulan söylemi geliştiremeyen, farklı siyaset üretmeyen muhalefet ” ben daha iyi yaparım” gibi benzer argüman ve araçları kullanarak sonuç alamaz.

       Sınıfsal refleksler uyarılmadan kimlik ve inanç üzerinden yürütülen siyasal tercihler iktidara yaramaktadır.  İktidar yönetimi kendi tabanını mevcut kriz durumu ekseninde konsolide ederek avantajını koruyabilme becerisine sahiptir. Zaten en erken seçime gitmenin önemli nedenlerinden birisi de ekonomideki durum değilmidir?

Top