Gündem Uyanış
GÖNÜLLÜ KULLUK ve KEMAL KURKUT
26-03-2017 17:20 916

GÖNÜLLÜ KULLUK ve KEMAL KURKUT

 

 

“ Homeros bir gün halka konuşurken Odysseus’un Yunanlara “Birkaç efendi olması iyi değildir; efendimiz tek olsun” dediğini anlatır. Sadece “Birkaç Efendi olması iyi değildir” demiş olsaydı bundan daha iyisi olmayacaktı mantıken. Efendi sıfatını aldığı vakit tek kişi erkinin katı ve sinir bozucu olmasından dolayı birkaç kişi hâkimiyetinin iyi olamayacağını söylemeliydi. Bunun aksine o, “efendimiz tek olsun” diye eklemiştir,

Yazının başlığında ifade edildiği gibi günümüzden yaklaşık 500 yıl önce yaşamış, “Gönüllü kulluk üzerine söylev” adlı kitabın Fransız yazarı Etıenne de la Boetıe eserinde adeta günümüz Türkiye’sinin tek adam arayışına ışık tutmuştur.

“Şimdilik bana anlatılmasını istediğim şey şudur. Nasıl oluyor da bunca insan, bunca şehir, bunca ulus, kendisine verdikleri güçten başka gücü olmayan, katlanmayı kabul ettikleri ölçüde onlara zarar verme erkine sahip, ona karşı gelmektense ondan gelen her şeyi sineye çekmeyi tercih ettikleri takdirde onlara hiçbir kötülük etmeyen tek bir tirana tahammül ediyor? Ne kadar şaşırtıcı bir şeydir bu!  Sefil bir şekilde kullaştırılmış, zorlayıcı bir güç tarafından zorlanmış değil de, tek olduğu için korkmaları gerekmeyen, onlara karşı insafsız ve acımazsız olduğu için sevmedikleri tek bir kişinin karşısında hayran kalmış, bir boyunduruğa başları eğik tabi olmuş milyonlarca insanı görmek şaşırtıcıdır”

Böyle bir boyunduruğa girmiş ve girmek isteyen insanlar için korkak, yalaka gibi olumsuz birçok sıfat kullanabilirsiniz. Hatta iki üç veya dört kişinin tek kişiye boyun eğmesi tuhaf olsa da mümkün olabilir, bu durumu cesaret yetersizliğine bağlayabilirsiniz. Ama yüz kişi bin kişi hatta milyonlarca kişi tek bir kişinin zulmüne ses çıkartmıyorsa, bunun korkaklık olduğu, ona çatmaya cesaret edemedikleri için ona karşı koymak istemedikleri söylenebilir mi?

Mesele tek kişinin egemenliğine haksız dayatmalarına karşı mücadele edip etmemek değildir. Mesele tek egemen kişinin dayatmalarını yani kulluğu kabul edip etmemektir. Oysa tek kişi tiranlığına karşı savaşmak hatta ona karşı korunmaya bile gerek yoktur. Kendiliğinden bozguna uğrar yeter ki kulluk kabul edilmesin. Zorla “darbe” ile karşı konulmasına bile gerek yoktur, sadece ona bir şey vermemek yeterlidir.

Bir toplum kendi mutluluğu ve refahı için isterse hiçbir çaba göstermesin, ama kendi yıkımı için de çalışmasın. Demek ki halklar ellerinin kollarının bağlanmasına rıza gösteriyorlar. Çünkü kulluğu ret etseler bağlarını koparacakları gibi başlarındaki belayı da def edecekler. Oysa halkın kendisi kul olmayı kabul edip kendi boğazını kesiyor. Kul olma yerine özgür olmayı tercih eden kişi veya toplum boyundurukla birlikte felaketi de rahatlıkla def edebilir.

Bu felaketi besleyen yangının ilk kıvılcımını beslemezseniz yangın kendiliğinden yok olur gider, ancak kendinizi yakacak olan yangını söndürme yerine onu beslemeye yani yangına odun taşıyarak, körüklemeye devam ederek harlarsanız sonuçta bu yangın sizi kül edecektir.

Bu gün yaşadığımız kaotik durumu sadece bir kişinin arzularıyla ifade etmek kolaycılıktır. Bu arzuyu besleyen toplum, güdülme yerine insani bir zekâ ve akılla kişiye karşı kulluğu ret etmediği sürece büyük acılar yaşamaya devam edeceğiz. Diyarbakır Newroz ’unda çıplak gözle çıplak olduğu görülen Üniversite öğrencisi Kemal KURT un canlı bomba iddiasıyla  öldürülmesi ailesine acı yaşatılmasının gerisinde sadece yaşam hakkına yönelik saldırı, suç,ceza,cezasızlık, hak ihlali gibi kavramlarla ifade etmenin zamanı çoktan geçmiştir. Tek kişi tiranlığı günülü kullukla meşrulaştırılması önlenmedikçe Kemal KURT örneği Yüz binlerce örnekten sadece bir örnek olarak kalacaktır.

Top