Gündem Uyanış
AKLIMIZI VE VİCDANIMIZI ZORLAYAN ŞİDDET
17-01-2016 13:03 1014

AKLIMIZI VE VİCDANIMIZI ZORLAYAN ŞİDDET

 

Gittikçe tırmanan, tırmandıkça akıl ve vicdanı akamete uğratan şiddet kısır döngüsü her geçen dozunu artırarak geri dönülmesi zor bir noktaya doğru hızla gitmektedir.

Bu şiddet sarmalında ortaya çıkan sarsıcı sonuçlar karşısında vicdanımızı ahlakımızı korumaktan başka çaremiz yoktur. Aylardır iç savaş görüntülerini aratmayan sokağa çıkma yasaklarıyla sürdürülen şehirlerde yaşanan can kayıpları, kadın, çocuk, yaşlı, genç ölümleri karşısında çığlık atmaya bir an önce bu şiddetin son bulması için haykırmaya çalıştık.Bu yönde umudumuzu kurumaya çalışırken bu umudu daha da yok eden şiddet ve ölüm kasırgaları birbirini adeta kovalamaktadır.Önce sultan Ahmet meydanında gerçekleştirilen vahşi canlı bomba saldırısı sadece yabancı uyruklu insanları almadı aramızdan, her geçen gün geleceğe ilişkin umut ve beklentilerimizi de zayıflatarak tıpkı orta doğu ülkelerinde yaşanan kaos ölüm ve dehşetin her geçen gün bizi biraz daha sarmaladığını göstermektedir.

Aylardır devam eden, abluka ve çatışmaların sürdüğü şehirlerde yaşanan ağır insan hakları ihlalleridir.

Başta çocuk ve kadın olmak üzere sivil ölümleri, cenazelerin, yerlerde sürüklenmesi, barınma, beslenme, eğitim, sağlık, yaşam hakkı gibi temel hakların ortadan kaldırılmasıdır.

 İlgili insan hakları kuruluşları, vicdan sahibi toplumsal kesimler olarak barış, hukuk, adalet çağrımızı sürdürürken, yaşanan bu yıkıcı sürecin bir an önce son bulmasını umut ederken, patlayan bombaların, toprağa düşen masum insanların varlığı bizi daha da karanlığa sürmektedir.

Diyarbakır Çınar’da en son yaşanan bombalı saldırı ve sivil can kayıpları vicdanımızı kanatmaya, aklımızı yitirmeye doğru sürüklüyor bizi. Ölümleri ve zulümleri kategorize etmeye ne hakkımız ne de şansımız var Cizre’ de öldürülen 3 aylık bebek ile Çınarda öldürülen 3 aylık bebek arasına fark koymanın hiçbir insani ve ahlaki ölçüsü bulunmamaktadır. Bu nedenle bir an önce bu ölüm ve dehşet jenerikleri, tüm ülke sathına yayılan korkunç bir filme dönüşmeden son bulmasını istemek ve sağlamak durumundayız.

Ölçüsüzlük ve kuralsızlığın buluştuğu kin ve şiddet sarmalının bizi götüreceği güvenli bir zeminin olmadığını herkes görmeli ve ona göre kendini yeniden formatlamaya çalışmalıdır. Ötekileştirme ve tahammülsüzlük her geçen gün mevcut durumu daha da zehirlemekte, adeta farklı bir çıkış yolunu imkânsız hale getirmektedir. Aydınlar dilekçesine yönelik gösterilen tahammülsüzlük ve linç kampanyaları umuda dair beklentilerimizi ortadan kaldırmakta, geleceğimizi mafya kültürüne teslim etmektedir.

Dilekçenin içeriğini, bilimselliğini, objektifliğini makul üçlüler içerisinde eleştirmeyi bir hak olarak görmek mümkün.

 Ancak bir bütün olarak cepheden yüzlerce akademisyeni şiddet ve savaşa karşı dur deme ifadesini benimsedikleri için düşmanlaştırarak hedef haline getirmek ve onları temel hak ve özgürlüklerinden yoksun bırakmak üzere devletin gücünü kullanmak, baş ta devlet olmak üzere her kesi çözümsüzlüğün ve çaresizliğin girdabına sokacaktır.

Top