Gündem Uyanış
OTORİTER KİŞİLİK VE TOPLUMU BEKLEYEN TEHLİKE
22-12-2017 15:28 828

OTORİTER KİŞİLİK VE TOPLUMU BEKLEYEN TEHLİKE

 

 

     Erich Fromm Özgürlük korkusu eserinde otoriter kişilik çözümlemesini yaparken, birey de kişilik oluşumunun çocukluk-bebeklik döneminden başladığını sosyal ekonomik koşullarla birlikte psikolojik olgunun da önemli rol oynadığını belirtmektedir.

     Kişi de oluşan sadist ve karşıt tablo olan mazoşist eğilimler ilerleyen yaşlarda otoriter kişiliğe yol açabildiğini, dolayısıyla bu minval üzere oluşan bireysel kişilik tipolojisinin toplumsal tipolojiye dönüştüğünü belirtmektedir.

     Günümüz Türkiye’sinin her geçen gün adım adım otogratik bir yöne doğru kayması karşısındaki toplumsal tepkiye bakıldığında, ister istemez insanın Dikkat ve merakı tarihte yaşanmış benzer olaylara yöneliyor.

    Tarihte benzer siyasal ve toplumsal bir durum yaşanmış mıdır? Yaşanmışsa benzerlikler var mı dır? Soruları irdelendiğinde Alman Nazizm inin iktidara geliş sürecini andıran birçok benzerliğin parça parça yaşam bulduğunu görmemek elde değil.

    Almanya’da Nazizm iktidara geldiğinde, insanların çoğu hem teorik hem de pratik açıdan hazırlıksızdı. İnsanlar da kötüye bu kadar eğilim, bu kadar iktidar hırsı, güçsüzlerden haklarına karşı kayıtsızlık, boyun eğmeye bu kadar istek olabileceğine inanmıyorlardı, Yalnızca birkaç kişi yanardağ patlamadan önceki gürültüleri duya bilmişti Nietzsche, Marx bir süre sonra Freud dan da gelen uyarı lar dışında.

      Alman toplumunda kayda değer etkili toplumsal bir bilinç ve reaksiyonun ortaya çıka bildiğini söylemek mümkün olmuyor. Bu günlerde yaşanan rehavetin o günlerde de yaşandığına tarihin tanıklık ettiğini bizlerde bu gün tanıklık ediyoruz. Hiçbir kötülük görünür olamıyor. Ne ekonomik krizler, ne yaşanan şiddet politikaları, ne ülkeyi ortadan ikiye ayıran sosyolojik kırılmalar,  ne toplumun ağzında pelesenk olan rüşvet ve yolsuzluklar, işsizlikler, istismarlar hiçbir şey uçuruma doğru yuvarlanan ülkeyi durduramıyor.

    Ana muhalefet partisinin devletçi ve milliyetçi kodlar üzerinden gösterdiği tolerans,   her geçen gün hakları ellerinden alınan çalışan kesimler ve bağlı bulundukları sendikaların suskunluğu, büyük bir baskı cenderesine alınan  Kürt siyasal muhalefetinin çaresizliği, sol liberal demokratik muhalefetin cılızlığı, kısaca  gelişmelerden hoşnut olmayan  farklı toplumsal kesimlerin   bir şekilde ortaklaşamaması  olgusu, Nazizm’ iminin iktidara geliş öncesindeki Alman İşçi  sınıfıyla liberal ve Katolik burjuvazinin olumsuz, veya çekimser tutumuna karşın  Orta sınıfın alt kesimi (küçük esnaf, zanaatkar ve memurlar) ın nazi  ideolojisini tutkulu bir coşkuyla selamlayışına benzer simetrik bir durumun ülkemizde zuhur etmekte olduğunu görmemek için saf olmak gerekir.

     Nazizm psikolojisini incelerken psikolojik etmenlerin rolüne bakmak gerekiyor.” Nazizm konusunda bilimsel ve daha çok günlük tartışmalarda iki karşıt görüş ortaya çıkar birincisi psikolojinin faşizm gibi ekonomik ve politik bir olguyu açıklamakta yaralı olmadığı, diğer görüşe göre Faşizmin bütünüyle psikolojik bir sorun olduğudur.”

    Birinci görüş açısından” Nazizm yalnızca ekonomik işleyişin bir sonucu olarak Alman emperyalizmin genişleme eğilimi sanayiciler ve junkerler tarafından desteklenen tek politik partinin devleti ele geçirmesi, Kısaca Nazizm’in zaferine bir azınlığın hilesiyle çoğunluğunun zorlanmasının sonucu olarak bakılır.”

    İkinci görüşü savunanlar ise Nazizm’in yalnızca psikolojik açıdan daha doğrusu Psikopatoloji açısından incelenerek anlaşılabileceğini savunurlar Nazi öncülerine deli ya da nevrotik gözüyle bakılır ve onu izleyenlerinde aynı derecede deli ve zihinsel açıdan dengesiz olduğu kabul edilir.

Bu kısa tarihsel örneklemeden sonra kendi çözümlememizi yapacak olursak dünün mevcut patolojik bulguları bugün fazlasıyla mevcuttur. Sakallı erkeklerin sabırsızlıkla cariyeleştirecekleri sakalsız erkek ve sokaktaki kadınlar kakındaki düşünce ve iğrenç ruh halleri nasıl bir toplumsal tehditle karşı karşıya olduğumuzu göstermeye yetmektedir. 

Top