Gündem Uyanış
DEPREMİN ÖĞRETTİKLERİ
28-01-2020 15:42 441

DEPREMİN ÖĞRETTİKLERİ

 

 

          İnsanlık; yeryüzünde kendi yaradılışından günümüze kadar türünü korumak, yaşamını sürdürmek için bin bir zahmetle, acıyla şiddetle, doğal afetlerle, savaşlarla, kıyımlarla, sel, yangın ve depremlerle cebeleşe cebelleşe gönümüze kadar varlığını taşıyabilmiştir.

          Taşımasına taşımış ancak binlerce yıllık acı geçmiş ve deneyimine rağmen gerekli dersi alarak gerçek anlamda insani gelişmişliğini gerçekleştirebildiğini söylememiz mümkün değildir. İlk çağdan günümüz modern çağa kadar geçen süre içinde yaşadığı ve yaşattığı bütün olumsuzlukları, alışkanlıkları ne yazık ki inatla sürdürmeye devam ettiğini görüyoruz.

       Bunca teknik, sosyal, bilimsel ilerlemeye rağmen ilk günkü gibi bütün ilkelliklerini taşımaya, dün olduğu gibi bugün de meyilli olduğunu, yeryüzü yaşamını cehenneme çevirmeye devam ettiğini görmekteyiz.

           Aşırı duyumsuzluğu ve oburluğu yüzünden bütün doğayı tahrip etmesine rağmen küçük bir doğal afet karşısında ki acizliğini giderme becerisini gösterebilmiş değildir.

        Çağımızın her türlü modern yaşam olanaklarına karşın küçük bir azınlık dışında herkes için güvenli barınma, beslenme, eğitim, sağlık, istihdam hakkını sağlayabilmiş değildir. İnsan Hakları,  demokrasi, hak, hukuk, adalet kavram ve söylemlerine rağmen küçük guruplar dışında bu haklardan her kesin yararlandığını söyleyebilmek mümkün değildir.

         Güvenlik ve barış söylemlerine karşın yeryüzünde acımazsız savaşlar çok daha korkunç biçimde üstelik modern savaş aygıtlarıyla bütünleşerek insanlığı tehdit etmeye, kan dökmeye devam etmektedir.

         Dünya insanlığı geçmişte yaşadığı büyük savaş, çatışma ve yıkımlar ardından yeniden acıların yıkımların tekrarlanmaması için geliştirdiği bilinç, Birleşmiş Miletler gibi kurum ve örgütlenmeler üzerinden birçok belge, bildiri yayınlamasına, uluslar arası sözleşme ve antlaşma sağlamasına rağmen her çeşit ayrımcılık, ırkçılık, Hak ihlalleri, çatışma e savaş suçları işlenmeye devam etmektedir.

          Son olarak Elazığ merkezli Malatya’nın da önemli oranda etkilendiği deprem deneyim ve sonuçlarına baktığımızda yazının girişinde izah etmeye çalıştığım gerilik, yetmezlik ve hastalıkların ne yazık ki devam ettiğini görüyoruz.

       Prof. Dr. Naci Görür’ ün Elazığ depremiyle ilgili olarak önceden adeta nokta atışı yapar gibi yaptığı tespit ve önerilerinin dikkatte alınmayarak ret edilmesi, Bilim ve bilim insanlarının konuyla ilgili yol göstericiliğinin dahi kabul görmediğini göstermiştir.

         Konuyu sadece kader olgusu üzerinden geçiştirmek ne ahlaki ne de inançsal olarak ilgilileri sorumluluktan kurtaramaz.

          Deprem sonrası yaşananlar depremin 6,8 şiddetinden daha sarsıcı ve yıkıcı olmuştur. Depremin gerçekleştiği ilk saatlerde enkaz altında ölümle pençeleşen, kurtuluş bekleyen insanların haykırış ve çığlıkları arasında Kızılay başkanının para toplamaktan söz etmesi, depremin yarattığı travmayı aşmıştır.

         Deprem gibi doğal bir felaket karşısında din, dil, ırk, mezhep, düşünce farkı gözetmeksizin herkesin doğal, vicdani, ahlaki ve insani bir reflekse yardıma koştuğu anda, yardıma koşanlar arasında muhalif bir belediye ye karşı son derece ayırımcı ve ırkçı bir tutumla engel çıkarılması belki de tarihte ilk kez yaşanan bir tutum olmuştur.

          Dolayısıyla yaşanan son deprem, sadece jeolojik fay hatlarının yıkıcılığını değil, aynı zamanda siyasal ve toplumsal fay hatlarının da ciddi gerilim ve kırılmalara yol açabilecek kadar ırkçı ayırımcı yaklaşımlarla enerji yüklendiğini söylemek gerekir.

         Ayrıca depremle ilgili farklı görüş, beyan ve değerlendirmede bulunan herkesin kriminalize edilerek tehdit edilmesi, demokratik kültürün düzeyini göstermesi bakımından da deprem öğretici olmuştur.

Top