Gündem Uyanış
ÇOCUK HAKLARI VE ÇOCUKLARIN BAŞINA GELENLER
13-07-2018 18:32 646

ÇOCUK HAKLARI VE ÇOCUKLARIN BAŞINA GELENLER

 

 

      Birleşmiş Miletler genel kurulu tarafından 20 Kasım 1989 yılında benimsenen sözleşme 2 Eylül 1990 tarihinde yürürlüğe girmiştir Türkiye dahil olmak üzere 142 ülke sözleşmeyi imzalamış ve taraf devlet konumuna gelmiştir.

       Sözleşmeyle çocuk haklarının Korunması amaçlanmış ve taraf devletlerin sözleşme maddelerine kesinlikle uymaları gerektiği hükme bağlamıştır.

      Bu Sözleşmeye Taraf Devletler: Birleşmiş Milletler Antlaşmasında ilân edilen ilkeler uyarınca insanlık ailesinin tüm üyelerinin, doğuştan varlıklarına özgü bulunan haysiyetle birlikte eşit ve devredilemez haklara sahip olmalarının tanınmasının, dünyada özgürlük, adalet ve barışın temeli olduğu düşünülmüştür.

Birleşmiş Milletler halklarının, insanın temel haklarına ve bireyin, insan olarak taşıdığı haysiyet ve değere olan kesin inançlarını Birleşmiş Milletler Antlaşmasında bir kez daha doğrulamış olduklarını ve daha geniş bir özgürlük ortamında toplumsal ilerleme ve daha iyi bir yaşam düzeyi sağlamayı esas almıştır.

      Birleşmiş Milletlerin, İnsan Hakları Evrensel Bildirisinde ve Uluslararası İnsan Hakları Sözleşmelerinde herkesin, bu metinlerde yer alan hak ve özgürlüklerden ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal ya da başka görüş, ulusal ya da toplumsal köken, mülkiyet, doğuştan veya başka durumdan kaynaklanan ayırımlar dahil, hiçbir ayırım gözetilmeksizin yararlanma hakkına sahip olduklarını benimsediklerini ve ilân ettiklerini kabul etmiştir.

       Uluslararası İnsan Hakları Evrensel Bildirisinde, Birleşmiş Milletlerin, çocukların özel ilgi ve yardıma hakkı olduğunu ilân ettiğini anımsayarak,

        Toplumun temel birimi olan ve tüm üyelerinin ve özellikle çocukların gelişmeleri ve esenlikleri için doğal ortamı oluşturan ailenin toplum içinde kendisinden beklenen sorumlulukları tam olarak yerine getirebilmesi için gerekli koruma ve yardımı görmesinin zorunluluğuna inanmış olarak, Çocuğun kişiliğinin tam ve uyumlu olarak gelişebilmesi için mutluluk, sevgi ve anlayış havasının içindeki bir aile ortamında yetişmesinin gerekliliğini kabul etmiştir.

        Çocuğun toplumda bireysel bir yaşantı sürdürebilmesi için her yönüyle hazırlanmasının ve Birleşmiş Milletler Antlaşmasında ilân edilen ülküler ve özellikle barış, değerbilirlik, hoşgörü, özgürlük, eşitlik ve dayanışma ruhuyla yetiştirilmesi, Çocuğa özel bir ilgi gösterme gerekliliği, 1924 tarihli, Cenevre Çocuk Hakları bildirisinde yayınlanmıştır.

        Çocuk Hakları Bildirisinde de belirtildiği gibi “çocuğun gerek bedensel gerek zihinsel bakımdan tam erginliğe ulaşmamış olması nedeniyle doğum sonrasında olduğu kadar, doğum öncesinde de uygun yasal korumayı da içeren özel güvence ve koruma gereksiniminin bulunduğu” nu hatırda tutulması öngörülmüştür.

       Çocuğun korunması ve uyumlu gelişmesi bakımından her halkın kendine özgü geleneklerinin ve kültürel değerlerinin taşıdığı önemi göz önünde tutarak,

       Her ülkedeki, özellikle gelişmekte olan ülkelerdeki çocukların yaşama koşullarının iyileştirilmesi için uluslararası işbirliğinin taşıdığı önemin bilincinde olarak, aşağıdaki kurallar üzerinde anlaşmaya varmışlardır.

        Uygar insanlığın toplumların geleceği olan çocukların korunmasıyla ilgili aldığı önlemler ve uluslar arası yükümlülükler yüzlerce madde ile desteklenirken dünyanın bir çok ülkesinde olduğu gibi ülkemizde çocukların yaşadığı felaket durum hepimizi insanlığımızdan utandırmalıdır.

Savaş, şiddet, göç, sapık çevre ve aile tehdidi altında kişilik bulmaya çalışan çocuğun üstüne üstlük korunaklı olduğu düşünülen devlet, özel vakıf ve eğitim kurumlarında maruz kaldıkları şiddet ve cinsel saldırılar ve bu saldırıların ömür buyu yol açtığı travmalar gelecekte nasıl bir toplumsal yapı ile karşı karşıya olduğumuzu göstermeye yetmektedir.

          Toplumların geleceği olan çocuklarla ilgili haysiyetli politika ve programlar kararlılıkla devreye sokularak önlem alınmadığı, doğuşundan 18 yaşın yani çocukluk evresinin sonuna kadar bütün yönleriyle eğitimden sağlığa, beslenmeden kişilik oluşumuna kadar uygun sosyal, ekonomik, pedagojik, güvenlik koşuları oluşturulmazsa daha çok Leyla, Arîn, Evrim, Fırat, Ufuk, Selmanlarımız gözümüzün önünde bizleri büyük bir utancın, ailelerini acı içinde bırakarak yok olacaklar. 

 

 

 

Top