Gündem Uyanış
BU MEVSİMDE BÜTÜN DERTLER ORTAK
20-10-2020 15:12 1833

BU MEVSİMDE BÜTÜN DERTLER ORTAK

 

Yine mevsim hazan.                                                 Eylül Ağustos’tan beter terletti                   Şimdi dışarıda tatlı bir serinlik                               İçeride derin bir hüzün ve keder    Kaybettiklerimiz saymakla bitmez           Mevsim acıları tazelemekle mükellef         Geride ne bir sevinç izi  ne bir coşku        Çocukluğumuz, gençliğimiz, kavgalarımız, bitmeyen umut ve hayallerimiz Yani geçmişte bıraktıklarımız.                                         Yine azaldık bu yaz yaprak misali döküldük toprağa birer birer                                          Bir dostun zamansız bırakıp gitmesi ayrı kahr ediyor insanı                                    Gitmeden önce  son bir kez arkadaşlarla bir araya gelip hem sohbet eder, hem vedalaşırız diye  davet etmiş.               Davette icap edilmezlik yoktur dostluğun kitabında.                                         Ölümünden beter yalnızlığı vurdu beni Şimdi hiç yaşanmamış gibi geçmişte kalan bir rüya misali                                                                  Tek hasadımız acı ve hasret                         Derin dipsiz bir boşluğun içindeymişim gibi geliyor bana                                                       Yaşam acı ve hasretten ibaret değil elbet İnsanın İnsana yaptığına ne demeli  Dünyanın kendisine kalacağını zan eden insanın bitmeyen ihtirasıdır hasret ve acılarımız.                                            Ölümsüzlük iksiri içilmiş adeta                  Tiran’ın yaktığı ateşe odun taşır bütün zebaniler.                                                       Öyle uzun hüküm sürsün ki                  Yanında dünki tıfıl kalsın imparator.  Öyle beter kor salsın ki yürekler yansın dağlansın. Ne kadar çok ağıt yakılır, ne kadar çok can yanar, ne kadar çok kadın, erkek ölürse savaşlarda, sürgünlerde,tehcirlerde,bodrumlarda  Ne kadar çok çocuk boğulursa deryalarda          O kadar çok bahtiyardır hükümran               Bir yanda saray, saltanat, şatafat öbür yanda açlık sefalet                                                   Kimin omurunda milyonlar perişan.     Tekstil işçisi Hatice  bir deri bir kemik kalmış çaresizlikten.  Ekmeğin askıya alındığı günlerde  evdeki çocuğuna ekmek götürememekten  gözleri şişmiş ağlamaktan Üç yıldır doğru dürüst açlık ücretini dahi alamamış, üstüne bir de salgın yemiş. Patronda fabrikayı kapatıp gitmiş.   Milyonlarca yoksullun hikayesidir işçi Haticenin hikayesi.        Atanamayan  öğretmen İbrahim daha fazla direnememiş çaresizliğe  hayatına son vermiş.  KHKlı Asker Yunus’ta yeter deyip sıkmış kafasına Kurşunu. Cezaevindeki karantinadan  Mustafa polisin  cenazesi çıktı  daha dün  hem de plastik bir sandalyenin üzerinde…

Ya o masumlar masumu KHK lı  Bülent; çocukluğu yokluklar içinde geçmiş., sonunda bir işe girebilmiş.  Terörist diye işten atılınca  fazla canını sıkma bu günler geçer diye teselli dayanışmasında bulunmuştum. Rahattım abi demişti . Ama bülent’in kalbi hiç te rahat değilmiş dayanamayıp durmuş. Öldükten sonra masum diye işe iade etmişler                                                           Hangi birini söylesem zindanlara sürülen suçsuz günahsızlar,hayvanlar gibi kovalanan insanlar, evlat acısıyla yitip giden Anne babalar, Anne baba hasretiyle  son nefesini veren evlatlar, Evlatlarını bırakıp giden Anne Babalar, Kardeşler,eşler nişanlılar, sevgililer Ya Kürd’ün  başına gelenler… Hiç değişmeyen  kara talihi, yazgısı, ya da kısır döngüsü ne derseniz deyin.  Yasak, inkar, İmha, eritme, zindan, sürgün, Faali meçhul, Kapatma, Beyaz toros Hep vardı zaten. Şimdi de  Kayyum, Kaçırma, rehin, helikopterden atma…     Kürde ölüm düşerken  Türk’ü çok mu rahat   Yaşadığı sefaletin adını dahi koyamaz haldedir. Her gün beş’i ölür iş başında yani iş cinayetinde Maden ocaklarına gömülen  işçinin çığlığı yankılanır yakınlarının kulaklarında..    Soma, Bergama, Ermenek ,Zonguldak denilince,  binlerce madencinin, yüzlerce metre derinlikte madene karışmış cansız bedeni gelir akla. Yer yüzünde bir mezar taşı bile yoktur. Kefen parasını dahi  alamaz patrondan, yuvasın da değil Maden de geçer bütün yaşamı. Soma’da tekmelenen işçinin. Ermenek’te Madene gömülen madenci Tezcan’ın Babası Reçep amcanın  yırtık lastik ayakkabısı hafızamızdaki tazeliğini hala korumaktadır. Hamasetin kurbanıdır. Nasıl geçindiği sorulmaz, seçimden seçime hatırlanır. Ölen bir askerin son mektubunda yazdığı gibi  niçin öldüğünü dahi bilmez. Kaderimdir. Der geçer. Bir itirazı bile olmaz.

Top