Gündem Uyanış
HUZUR İSLAMDA
04-03-2020 16:23 306

HUZUR İSLAMDA

 

 

 

 

İki büyük Emperyalist güç!

İkisi de “ Gâvur!”

Oturmuş yazıyorlar, çiziyorlar ve ellerine silah tutuşturdukları iki ülke var!

Suriye ve Türkiye!

İkisi de Müslüman ülke ve şu anda biri birini öldürüp ölüm çetelesi tutuyorlar!

Gâvur izliyor!

İzledikçe iştahı kabarıyor!

Öyle ya, gökte bir Allah var ve Müslümanların avuçları gök yüzüne dönük, yalvarıyorlar “ kardeşimi helak et!” diye!

Sonra terk ediyorlar ülkelerini, can havliyle!

Nereye?

Gâvuristana...!

Hiç biri Müslüman ülkelere gitmiyor!

Avcıdan canını kurtarmaya çalışan kuş gibi, önüne hangi dağ gelirse kendini atıyor!

Ölüm pahasına da olsa kaçıyor!

Can bu!

Ölüm kokusu alınca hiç bir Tanrı’nın anlamı kalmaz!

İşte şu an sınırlarımız Tanrı’larından kaçanlarla dolu!

Çünkü Tanrı peşlerine Azrail salmış!

Nerede yakalarsa orada canını alıyor!

İster bir dere kenarı, ister bir deniz kıyısı, isterse soğukta donsunlar!

Bu böyle sürecek!

Onlar kaçacak, Azrail kovacak!

       Canını kurtaran olursa, dilini, dinini bilmediği Gavuristana ayak basacak; sonra dönüp bir derin nefes alacak “ Oh be dünya varmış!” diye!

       Geride hiç huzur bulamadığı bir İslam coğrafyasının kanı, kini ve “ Allahüekber” denilerek kesilen başlarını bırakarak!

Yaşadıkları sürece bu travma bedenleri ile ölüme kadar yolculuk edecek!

Tek şansları, orada doğacak çocukları!

Onlara da artık masal anlatacaklar “ Bir varmış, bir yokmuş” diye!

         Eğer doğruyu, gerçeği anlatırlarsa, çocukların gözleri kocaman açılacak ve bu anlatılanlar bile onlara bir vahşetin anatomisini anlamaya yetecek!

Evet!

İnsanlar can havliyle huzurdan kaçıyor!

Üstelik günde beş vakit dua ettikleri huzura!

Cemal Süreyya der ki “ Neden ülkemin ırmakları, can havliyle terk eder Vatan toprağını?”

Demek ki terk ediliyormuş!

******************

KÖYDEYİM

 

       Ne demir homurtulu araçların zehir saçan egzoz gazları, ne de aykırı yönlere akan kalabalıkların düşen yüzü!

Şafak vakti horoz sesine uyanmak, çocukluğumdan kalan özlemdi.

      Erken uyanmak bir köy âdetidir ve annem “ kalk, sen hala uyuyorsun, güneş neredeyse dağı aştı” derdi!

Oysa kalktığımızda güneş, daha yeni dağın ucunda doğmak üzereydi! Sonra acele bir kahvaltı ve kuzu peşinde koşarak tamamladığımız bir gün!

Tabi bunlar şimdi geride kaldı! Artık köyler de kimse kalmadı!

        Mesela şu an bizim köyü toplasan, eski evlerdeki kalabalıklar kadar bir evi dahi dolduramazsın!

Ama yine de köyde yaşamak varmış, diyesi geliyor insanın!

         Kuş cıvıltıları çeşitlenmiş bir koronun ahenginde ve belli ki gittikleri güneyden dönmeye başladılar!

      Küçücük “ baştankara” kuşları ne kadar da sevimli duruyorlar. Bir kaç yıldır gelip bizim buraları yurt edindiler. Demek ki korunan ağaç be ortamı beğendiler!

En son asma kuşu gelecek ve göç tamamlanacak!

Sonra kelebekler akacak ve hep böyle olmuştur!

Mayıs ayının ortasında bizim karşı dağın eteğinde akan mavi bulut, kelebek sürüsüdür!

Dans ederek yol alırlar, görsel bir şölen vardır kısacık ömürlerinde!

Adeta ölüme değil, yaşama koşarcasına!

Çünkü geride yumurtalarını bırakıp, yaşam bayrağını kendi nesillerine bırakacaklar!

Karlar dağların doruklarına doğru çekilmeye başlamış bile!

Bu dağların anası Asi pınar dağıdır!

En zirvededir! En son o başında ki karla vedalaşır ve etekleri lale, sümbüle döner!

Sonra mantarı, kıvırcık otu!

Dağ bereketi ve farklı bir lezzettir! Gün boyu insanlar bu etekleri yoklar, torbalarına bir kaç mantar koymak adına!

Gün buz gibi akan bir çeşmenin başında çay muhabbetiyle bitse da, ardı bir sonraki gündür ve dağ misafirlerine yeni nimetler hazırlama telaşındadır!

Köydeyim!

Ağaçlar bir arada ve tomurcuklar öpüşerek açıyor!

Bir barış hali işte!

İnsanın canavarca biri birini yok ettiği bir zamanda, içimde bir ağaç olmak geliyor!

Çünkü hiç bir ağacın kavgası yoktur!

Gölgesi bile komşu ağaca düşer!

Ben köydeyim!

Artık sevecek tek şey ağaçlar!

Yine de aklıma insan geliyor! “ ya kibriti çakar, yakarlarsa!”

****************

SAVAŞ BUDUR İŞTE

 

Bugünleri yıllar önceden görmüş ve defalarca yazmıştık!

Ortadoğu bataklığı Suriye kapısından başlar” diye!

       Bu bataklığa bir kere girdiniz mi, gittikçe ayaklarınıza bulaşan sakız misali çamurdan kurtulsanız bile yorgun ayaklarınızı yıllarca toparlama şansınız yoktur!

Nitekim ilk günde işin olası vahametlerinin başlangıcını gördük!

Mülteci ve göç dalgası!

Ekonomik göstergeler ve karanlık bir elin hemen verilerle oynaması!

Sahadaki psikolojik dalga!

Bunların toplamına baktığınızda savaşların nasıl bir felaket olduğunu söylemeye gerek yok!

Dünyada yönetimlerin birinci öncelliği vatandaşlarına mutlu bir yaşam sunmaktır!

Onları bulundukları topraklarda yaşanabilir yarınlara hazırlamaktır!

Ama işin içine savaş girince bunların hepsinden mahrum kalırsınız!

Ateş gelip kapınıza durur ve herkes mutlaka durumuna göre nasibini alır!

“Savaşın kazananı olmaz” derler ama bu söz günümüzde eskidi!

Savaşın kazananı vardır ve o kazanan silah tüccarlarıdır!

       Silaha yatırdığınız her kuruş vatandaşın nefesini keserken, emperyalist vampirler bundan daha çok büyürler!

Savaş onlar için en büyük kan pazarıdır!

Silah satmak için en büyük fırsattır ve her silah öldürmeye programlanmıştır!

      Tüm bunlara baktığımızda bizim derhal diplomasiye dönmemiz ve daha önceleri belirttiğim gibi kendi iç sorunlarımıza odaklanmamız gerekir!

“ Gerekir” diyorum, sözümüz para mı edecek?

Yok!

Zaten bu satırları görmeleri, okumaları da mümkün değil!

Bunları medya ve tv kanallarında söyleme şansımızda yok!

Şans verilip orada konuşanların, ülkeyi felakete sürüklemekten başka söyledikleri bir tek söz var mı?

Ama ne yazık ki onlar “ Vatansever!”

Adamın bu ülkedeki oy oranı binde birin altında ve her gece bir kanalda devleti kışkırtıyor!

Ne ara makbul bir ağız oldu, anlamak mümkün değil!

Eh, padişahın dediği gibi “ Ne devlet onların, ne de evlat!!”

Oysa bu sorunları çözmek o kadar kolay ki

Tabi kolay yolu seçmek için akıl, izan lazım!

        Yoksa “ Yanındayız” diyen Emperyalist güçlerin hiç bir zaman yanımızda olmadığını gördüğümüzde hiç bir şeyi toparlama şansımız olmaz!

Çünkü onlar sadece satacakları silaha bakar!

Gerisi ölenin ardındaki feryattır ve hiç bir feryat, öleni geri getirmez!

Top