Gündem Uyanış
BİR TANRI DÜŞÜNÜN
02-12-2019 14:05 380

BİR TANRI DÜŞÜNÜN

 

 

İnsanın yeryüzüne çıkışı felaketin kısa özetidir!

         Eğer dünya insansız ve sadece diğer canlılara ait bir gezegen olsaydı, hiç bir canlının yaşama dair korkusu olmayacak ve hepsi kendi doğaları olanla yetinecek ve gül gibi geçinip gideceklerdi! Ağaçlar, bitkiler de öyle ve hiç bir ormana balta girmeyecekti!

       Sonra felaket denilen “ insan” ortaya çıkıyor ve onları ortaya çıkaran Tanrı yetmiş bin yıl kadar bunları izliyor ve ta ki son iki bin yıla kadar!

       Çıkıp bu yarattıkları ile direk konuşmuyor ve yine onların içinden birilerini seçip kendine elçi olarak atıyor ve bunlara da “ peygamber” diyor! Bunlardan yüz yirmi dört bin tane yarattığı söyleniyor ve en son olarak dört tanesine de kitap gönderiyor! Bakıyor olmuyor, üç tanesinin kitabına “ haktır ama artık hükümsüzdür” diyerek sadece Kuranı Kerimi geçer kabul ediyor ve Peygamber olarak ta Hz. Muhammedi!

         Sonra eline bir kılıç veriyor ve diyor ki insanları sana ve bana biata davet et, kabul etmeyenleri öldür ve onlar için hazırladığım cehenneme gönder!

         Onlar da bu işi kusursuz yapıyor! Kesiyorlar, doğruyorlar, ganimet diye mal ve mülklerine el koyuyorlar!

          Sonuçta bu kılıç korkusu inanmış topluluklara eviriliyor! Korkmuş ve ürkmüş bu toplumlar yaşadıkları topraklarda hiç gün yüzü görmüyorlar ve görmemeye de devam ediyorlar!

          Bu bağnaz yapıdan bir sosyolojik katman oluşuyor ve kendi ötekilerini de beraberinde yaratarak!

        Öteki ve berikilerin yaşadığı topraklarda, berikiler devlet ve erk sahibi olurken, ötekilerin böyle bir şansı hiç bir zaman olmadı!

Çünkü onların coğrafyasında ne bir devletleri, ne de bir Tanrı’ları oldu!

Sadece berikilerin Tanrı’sına adak kurbanı olmaktan başka hiç bir seçenekleri de olmadı!

Evet!

Bir Tanrı düşünün!

Sadece düşünün!

***************

BABACAN

 

       Turgut Özal’ın ANAP’ı Kenan Evren darbesi sonrası halkın yılana sarılır gibi sarıldığı bir oluşumdu ve buradan iktidara gelince artık bambaşka bir Türkiye vardı! “ serbest piyasa ekonomisi ve KDV” bir Özal projesiydi ve bu ülkenin iliklerine kadar sömürülmesine yol açtı!

Çünkü aldıkları borçlar ancak böyle ödenirdi!

       “ Köy koruculuğu” ve benzeri uygulamaların hepsinde Özal imzası vardı! Ama Kürt’lere sorsan baba adamdı ve müthiş bir Kürt dostuydu ve üstelik Kürt’ü falan!

Rüşvetin ve yolsuzluğun önünü “ benim memurum işini bilir” diyerek o açmıştı!

Çünkü “ Keynesçi” anlayışta bu vardı ve rahmetli bu işin en iyi uygulayıcısıydı!

       Derken görevini tamamlayıp artık işe yaramaz hale gelince yerine benzer bir iktidar arayışına girildi! Neyse gelenler geldi ama meseleyi tam olarak kavrayamıyorlardı! Rahmetli Özal Nakşibendî tarikatındandı ve bu tarikat bürokraside etkindi! Alttan alta gelen Gülen hareketi bunu biliyordu ve Nakşîleri sevmezdi! Çünkü kendilerinin asıl cemaati, “ Nur hareketiydi” tabi belli etmemek ve iyi geçinmek gerekiyordu! Bu işin içinde devleti ele geçirmek vardı ve kim gelirse gelsin cemaat onun adamıydı!

         Derken şimdiki AKP iktidarını bulmak zor olmadı ve Tayip Erdoğan birden meydana çıktı “ hak, hukuk, adalet” kavramlarını öylesine işledi ki her şeye çabuk kanan bu toplum, dört elle sarıldı ve bugünlere kadar getirdi! Tabi geldiklerini de yine cemaat sinsi tarzıyla devletin hücrelerine sızıyordu ve bu işin farkına vardıkların da 15 Temmuz kapıya dayanmıştı!

Sonuç mu?

      Şimdi AKP iktidarı ömrünü tamamladı! Yerine ısıtılan Babacan, tıpkı önceki kopyaları gibi “ hak, hukuk, adalet” diyor!

Hiç ama hiç inanmıyorum! Bu adam yedek ve ikinci AKP yi kurmak istiyor!

Cemaat ve Keynesçi ekonomiyle pişen bir adamdan ötesini beklemek saflık olur!

Diyelim ki geldi!

Türkiye’nin hangi politikalarından vaz geçecek!

        Yeltenmesi durumunda onu hizaya getirecek o kadar güç var ki inanın şimdikileri bile arar duruma düşersiniz!

       Kişiye değil, zihniyetine bakmak lazım! Bu adam AKP’nin içinden doğdu ve bir elmanın iki yarısıdırlar ve tekrar birebirlerine yapışıp tek elma olmamaları için hiç bir neden yok!

***************

KENAN PAŞA

Meclis karar almış “ ismi her yerde silinsin” diye!

Bu yetmez!

O “ sağdan, soldan” diyerek gencecik çocukları astı!

Şimdi tam zamanı, onun astığı çocukların ismini verin, onun ismini kazıdığınız yerlere!

       Üstelik bir sağdan, bir soldan verin! Suçlu ya da, suçsuz olduklarına bakmıyorum! Bu bir darbe hukukuna tepkidir! Kan davası güden devlet anlayışına demokratik bir yanıttır.

       Bana kalırsa onun ismini çocuklarına verenler de harekete geçmeli ve o isimlerin yerine astığı çocukların ismini almalılar!

Bu iş ancak böyle karşılık bulur! Yoksa biri gider, biri gelir!

İşte bu anlayışa tam da dur deme fırsatı!

Bu ülkeye yapacağı kötülüklerin en büyüğünü yapan o adama başka nasıl yanıt verilir?

         Cenazesini bile kaldırmaya adam bulunamamıştı! İşte böyle bir zihniyetim bıraktığı tüm izlerin silinmesi lazım ve üstelik Askeri müzeler dâhil, onun adına ne varsa toplatılmalı ve çöpe atılmalıdır!

           Bunlar yapılmadığı sürece ismini kaldırmak, bir kandırmacıdan öteye gitmeyecektir!

Darbecilere ve darbe heveslilerine en büyük yanıt budur!

*************

NE DEMEK CANIM

 

       Bin dokuz yüz seksenlere kadar ülke hızlı nüfus artışıyla gittikçe kalabalıklaşıyordu. Devlet bunu önlemek adına çeşitli projeler üretiyordu!

       Örneğin bin dokuz yüz seksen sekiz yılında Van’ın Çatak ilçesinin bir köyünde öğretmendim! Kaymakam Bey’in talimatı ile

       Tüm öğretmen ve imamlar ilçe merkezine toplanmıştık! Bizi neden çağırdığına dair hiç bir bilgimiz yoktu! Kulaktan kulağa duyulanlar toplantının çok önemli olduğu yönündeydi!

Neyse hepimiz bir salona toplandık ve önde Kaymakam Bey, ardında İlçe Milli Eğitim Müdürü ve Doktor Necdet Bey!

         Sonra kapı girişinin iç kısmına getirilip ve üst üste istiflenen küçük kibar paketler! Köylerden gelen bizler bu paketleri lokum sandık ve göz ucuyla saydığımız da her birimize birer paket düşüyordu!

         Bütün olandan sonra asıl mevzuya geçildi ve Kaymakam Bey, artan nüfustan dem vurmaya başladı ve “bunu önlemezsek ne eğitimde, ne de ekonomi de bir adım gidemeyiz” dedi.

        Sonra “işte siz Öğretmenler bu işin mimarı olacaksınız” diyerek “ bundan sonrasını doktorumuz size izah edecek” dedi!

          Yüz otuz kiloluk ve uzun kalın parmakları bir keser sapı kadar olan doktor yerinden doğrulup bıngıl, bıngıl yürüyerek istiflenen paketlerden birini alıp masaya koydu!

         Sonra paketi açarak “ arkadaşlar bunlar prezervatif, tabi köylümüz bunu telaffuz etmeyebilir, siz ona kısaca kaput deyin” diyerek biri birine bir zincirin halkası gibi bağlı olanlardan bir tanesini kopararak itina ile poşetinden çıkardı! Sonra işaret parmağı ile başparmağının arasına alarak biraz da yüksekten hepimize gösterdi! Lokum hayalimiz güme gitmişti! Sonra vatandaşa nasıl atlatacağımızı göstermek adına o kalınca parmağına zar zor da olsa geçirdi ve “ işte hepsi bu kadar” diyerek görevi tamamladı!

Talimat kesindi ve her öğretmene birer paket verildi ve biz soluğu köylerimiz de aldık!

         Sonra yirmi üç Nisa’n törenleri için “ balon getirin” dediğimiz çocukların bunları şişirerek kılıç oyunu oynayarak geldiğini görmüş, gülmekten töreni zor bitirmiştik!

Birebir yaşadığım bu olayın geniş anlatımı yeni çıkan kitabım “ Naciye’yi vurdular da” genişçe ve “BALON” başlığı altında var!

          Bir zamanlar “ doğurmayın” demişlerdi! Sonra o dönem Başbakan olan Sayın Erdoğan “ mutlaka üçer tane doğurun” diyerek adeta talimat vermişti! Sonra o da yetmemiş ve işi beşe kadar götürmüş, hata şahidi olduğu nikâhlar da” beş” sözü aldıktan sonra evlilik cüzdanını muhataplarına öyle vermişti!

          Sonra baktı ki bizimkiler hala nazlı ve “ siz durun” diyerek kapıları açtı ve bak nasıl doğur ulurmuş dedi ve içimize dört milyon Suriyeliyi saldı! Bakıyorsun henüz on beş yaşında ve her bir eline bir çocuk yapışmış öyle yürüyor; karnı burnunda olmakta cabası!

Sonra çıkıp Tarım politikalarından dem vuruyorlar!

Çünkü bu nüfus yemek zorunda!

       Üstelik üretemediği halde! Mazot çiftçinin olmazsa olmazı! Hangi parayla alıp tarım yapacak?

İlaç girdileri ve işçilik çok ayrı bir konu!

Tarımı şaha kaldıracaklarmış!

           Bizim ilçede yedi yüz kırk traktör varmış ve ben söyleyenin yalancısıyım; altı yüzü icralıkmış!

Şimdi anladınız mı?

Top