Gündem Uyanış
EKSEN KAYINCA
09-06-2020 15:14 236

EKSEN KAYINCA

 

 

      “Eksen” denince akla ilk gelen döngüdür! Bunu en iyi fizikçiler bilse de hepimiz farkında olalım ya da olmayalım, mutlak bir döngünün içerisindeyiz!

         İnsan zekası sürekli yeniye odaklıdır ve bu yeni büyüdükçe beraberinde barbarlığı da büyür!

Düşünün yirmi birinci yüz yıldasın ve gittikçe artan bir ırkçılık ve diğerini yok etme paranoyası!

Kapitalizm bir türlü yok etme sanatıdır ve burada çok küçük bir azınlık refaha ererken ki bunun yedi milyar insanda karşılığı sadece binde bilmem sıfır kaçtır!

Geriye kalan sıralı köledir ve bu sırada kalanlar ya aç, ya da açlığın biraz üstündedir!

       Bu bile kapitalist sistemler için fırsattır! Çünkü burada kendi faşist duyguları kabarırken, diğerlerini bu yokluk ve yoksulluk içinde iki kavramla beslerler!

Bunlardan biri din, diğeri de milliyetçiliktir!

İşin garibi şu an dünya hızla bir açlığa doğru yol almaktadır!

Çünkü tüm yatırımlar silah ve savaşadır!

Hal böyle olunca ezilen ve açlık çeken toplumların sarılacağı tek şey önce Tanrı, sonra milliyetçilik!

        Acımasızca insan öldürenlerin, diğerlerine hediye ettikleri Tanrı, aynı rahatlıkla olan bitenleri izler ama bunu aç ve yoksul hiç bir zaman görmez!

İşte bundandır ki Tanrı onların sadece havale makamıdır ve bu havaleler hep sumen altıdır!

Çünkü kapitalistler çok iyi bilirler ki zulme “ dur” diyecek bir Tanrı yoktur!

Geriye ne kaldı?

İnsan!

Her Tanrı’nın insanın kendisi olduğunu anlamadığı sürece kurbanlık koyun olmaktan hiç bir zaman kurtulamayacaktır!

Ne demişti Halac-ı Mansur!

“ Ben Hakım, Hak bendedir!”

*************

ÇOK YAZIK

 

       Ara sıra köyümle “ Eskiköy” ilgili paylaşımlar yapıyorum ve kimileri bunun bir abartı olduğunu sanıyor! Hayır, bu bir abartı değil ve Eskiköy dağları, doğası ile oldukça farklı ve bağrında birçok endemik bitki barındıran bir yer!

Şimdi:

       Dünyada hiç bulunmayan ve tek orjini Eskiköy sınırlarında olan “ Sarı kantaron otu” güya korumaya alındı ve beş yıldır bununla ilgili köyün çıkışına kocaman bir levha astılar ve levhada aynen şöyle yazar “ Bu bölge sarı kantaron otunun yayılma alanıdır ve bakanlıkça korunmaya alınmıştır, hayvan otlatılması yasaktır!”

         Bu uyarıyı yazan Bakanlık Türkiye Cumhuriyeti bakanlığıdır ve her yıl oraya binlerce koyun ve keçinin yayılmasına müsaade eden de Türkiye Cumhuriyeti Bakanlığı ve il Tarım Komisyonudur!

Kaldı ki kimi yıllar köyün dışında başkalarına da koyun otlatmak için kiraya verilmektedir!

         Bu dağın meşhur çağşır mantarı vardır ve dışarıdan gelenler bu dağı adeta yağmalamışlar! Geçenlerde çıktım ve her adım başı ta Adıyaman, Maraş’tan gelenlerle adım başı karşılaştım ve üstelik çağşırın çürüyerek mantar oluşturmasına elverişli olan köklerini dipten söküp atmışlar!

        Her kök çağşırın dibinde istisnasız bir bira kutusu, ya da rakı şişesine rastlamanız sürpriz değil!

Şimdi mantar bitti ve sıra bu dağın kekiğinde!

Bir haftadadır dağı tırtıl gibi kemirip kekikleri kökünden söküyorlar!

Sahipsiz ve yol geçen hanına dönen bu duruma “ dur” demek gerekiyor!

Endemik ve özel türlerin koruma kanunu var!

Yetkililerle görüşeceğim ve gerekli tedbirlerin alınması noktasında ısrarcı ve takipçi olacağım!

Beş yıl önce köyün zirvesindeki bin yıllık ziyaret ağacını güpe gündüz kestiler!

        Dönemin Kaymakamı, İlçe Jandarma Komutanı, Savcısı failleri bulmayı bize namus borcu olarak söz verdiler!

Bırakın failleri bulmayı, soruşturma dahi açıldığını sanmıyorum!

Sonra o tahrip edilen yere düzenleme çalışmaları yapılacaktı! Bir kaç torba çimento bırakıp gittiler!

Sonra birileri o çimento ve kumu da götürdü!

İşte hal bu!

Köyümüze yağmacı çekirgeler dadanmış ve kemirip duruyorlar!

***************

ERKEKLER

 

        İki gündür sosyal medyada kadınların, bugüne kadar erkeklerin kadın varlığını aşağılayan söylemleri ile ilgili paylaşımlarını zevkle ve kimi zaman “ oh, bu iyi olmuş!” diyerek izliyorum!

Evet!

        Erkek kaba bir kültür yansımasıdır! Akli izanı eksik olan toplumlar kasları ile hareket ederler!

Erkek, kas olarak güçlü olduğundan dolayı, özellikle orta doğu toplumlarında bir cinayet aleti gibi hep yedekte tutulmuştur!

Bunu bir nebze öteleyen toplumlar gelişmiştir!

Çünkü yaşam iki ayak üzerine kuruludur!

Kadının yaşamın dışına itildiği toplumlar, arızalı ve aksak toplumlardır!

Bu toplumların kadın algısı hiç bir zaman değişmedi!

Çünkü temelinde bağnaz ve karı bir din anlayışı vardır!

Kimse bana inançların kadına değer verdiği hikâyesini tekrarlayıp durmasın!

       Erkeğe tanzim edilen gelenekçi din anlayışının en tehlikeli karşılığı kadındır ve dinler kadına öyle bakar!

“Recm ve kadın sünneti” gibi canavarca uygulamalar bir dinin emrettikleridir!

        Bu emirler kadın bilinçaltını da ele geçirmiş olacak ki bugün kendilerine karşı olan dinlerin, en büyük savunucuları maalesef kadınlardır!

Hala erkek çocuk doğurdum diye komşusuna hava atan kadın sayısı az değildir!

        Ya da erkek çocuk doğurmadı diye eşi tarafından aşağılanan kadınların, hemcinsleri tarafından da aynısına maruz kaldıkları bir gerçektir!

        Kısacası iki gündür kadınlar tarafından çok güzel paylaşımlar yapılıyor! Hani katkım olsun diye bir iki de ben yazayım!

“ Ağzı küçük, ..tü büyük erkek makbuldür!”

“ Erkek, mutfakta hamarat, sokakta efendi, yatakta fahişe olacak!”

Vala affedersiniz, demiyorum!

Yazdım gitti!

Top