DEMOKRASİ

     İlkokul sıralarında öğretmişlerdi “ Halkın kendi kendini yönetmesi cumhuriyet, fikir ve düşünce özgürlüğü de demokrasi” diyerek!

       Sonra öğretmenimiz sınıf başkanlığı seçimleri yaparak bunu bize uygulamalı olarak gösterirdi ama nedense hep işaret ettiği kişi sınıf başkanı olurdu!

Şahsım da defalarca bu işaret nimetinden yararlanıp sınıf başkanı olmuştur!

       Sonra büyüdükçe öğrendim ki bizdeki işaretli demokrasi oluyor ve bir coğrafya kaderi olan bir sürü olumsuzluğun içinde bize ancak işaretli demokrasi yaraşır, diğeri ve gerçek olan bizim bünyemize uygun değil ve ilk adımda hazımsızlık yaratır!

       O nedenledir ki az buçuk sesi çıkanlara tepkimiz hazır ve kısa çözümlüdür “ sallandıracaksın bir kaç tanesini bak hele bir daha yapıyorlar mı?” diyerek!

      Asa, kese yol aldığımız bu dünyada dönüp geriye baktığımızda bir kan tarlasından gelerek ve hala ayak izlerimizle övünerek yol alıyoruz!

         Vurarak, kırarak, asarak hiç bir şeyi hal edemeyeceğimizi biliriz ama gelenek bu ya, sayı ve skor üzerinden ölüm çeteleleri tutmaya devam ederiz!

        Elin insanı artık uzaya kaç uydu ve kaç buluşla yarışırken, bizim için bunların hiç önemi yok; varsa yoksa denize döktüğümüz Yunanlı sayısı göğsümüzü kabartır, hata yetinmeyiz “ gelecekleri varsa görecekleri de vardır!”

       Hatırlayın, üç keçinin bile yer darlığından ayak basmakta zorlandığı o küçücük “ Kardak kayalıkları” için ne fırtınalar kopardığımızı?

Çiller, ekonominin canına okumuştu sma olsun “ o kayalıklar bizim olacak” dedi ya!

        Ertesi gün kadının başına miğfer geçirip, boy boy resimlerini kahvehane duvarlarına astık ve zamlı çayları övgülerle mideye indirdik, artık ne ekonomisi? Konuşanın dilini keserlerdi Vallahi; çünkü “ Kardak kayalıkları” bizim olacaktı!

        Şimdilerde ise her yer yabancılara parsel parsel satılmış ve bankaların dahi uluslararası sermayelilerin tekelinde, istedikleri zaman dövizi çayıra salıp, istedikleri zaman topluyorlar!

Ama sorsan “ vatanın bir tek çakılını vermeyiz!”

Sonra dönüp bağırıyoruz diyeceğim ama artık bağırmıyoruz ve sesimiz tek ele emanet!

O ne derse, odur!

Sanırım bu ne işaretli, ne de işaretsiz demokrasidir!

Bu düpe düz “ Teokrasidir!”

Hani duymadınızsa müjdeyi ben vereyim!

*****************

İYİCE SIYIRDIK

     Sosyal medyaya düşen bir haber “ Kayseri’de evinin balkonuna İngiliz bayrağı asan vatandaşa soruşturma” diye!

      Onu bunu bilmem, bu İngilizler bize hep sağ gösterip, sol vurmuşlardır! Bize Yunanistan ve Rusya’nın düşmanımız olduğunu hep onlar sinsice empoze etmiştir!

      Yunanistan’la az buçuk idare ediyoruz işte! Ruslarla şimdilik Katerina sıcaklığındayız ve çok ateşli bir şekilde samimiyiz!

Neyse ki anladık ki asıl düşman İngiliz!

Bizi bu konuda uyaran vatandaşa teşekkür etmek lazım!

Aslında uyanalım diye o bayrağı açmıştır!

Allah korusun ya Yunan bayrağı assaydı ne olacaktı?

Vallahi şimdi yerinde yeller esiyordu ve gömmeye tozunu bile bulamazdınız!

İşte biz böyleyiz!

       Gider dünyanın her ülkesine minare cami dikeriz ama biz de mümkün mü birileri bir kilise Ya da Havra temeli atsın!

Anında onu kazmasıyla, küreğiyle o temele öyle bir gömeriz ki bir daha ot yeşermez!

Zaten eski kalıntıları olan Kilise ca benzeri gayri Müslim inançlara ait ne varsa ya yıkmışız, ya da duvarları Muratla, Gamze’nin aşk defteri gibi! Oku, oku bitmiyor!

       Sonra dünyanın her yerinde bayraklarımızı elde sallar, balkonlara da asarız. Orada kimsenin ruhu duymaz ve umurlarında bile değildir!

Çünkü onların abdestlerinde şüpheleri yok!

Bizde asıl sorun abdest!

        Korkularımız var ve bunu yüz yıllık Cumhuriyette bir türlü yenemedik! Hal böyle olunca abdest dikiş tutmuyor ve sürekli “ acaba” diyerek abdest tazeliyoruz!

Bilirsiniz; hala bin dört yüz yıldır abdesti nelerin bozduğunu bir türlü öğrenememiş bir milletiz!

Bu güne kadar hiç bir âlim ve din adamı bizi net şekilde aydınlatmadı!

İş başa düştü!

Söyleyeyim; “ abdesti en çok korkularınız bozar!”

Malum, bu durumlarda gaz kontrolü zor iştir!