Gündem Uyanış
BİRAZ UTANIN
11-05-2019 16:37 396

BİRAZ UTANIN

 

 

        Her seçime girildiğinde CHP içindeki derin beyazların tabana yaydığı bir algı operasyonu var ve ne yazık ki, onların tabanına laf yetiştirmekte dilimiz damağımız kuruyor!

         Her seçim öncesin de HDP ye saldırmayı bir marifet sananlar şunu iyi biliyorlar, o HDP sayesinde tüm büyük şehirleri aldınız! Buna rağmen dönüp bir tek teşekkür sözü dahi ağzınızda çıkmadı! Olsun, HDP’ nin buna ihtiyacı yoktu! Sizin beceriksizliğinize ve korkaklığınıza rağmen elini taşın altına koydu!

Sizin yüzünüzden onlarca vekili cezaevindeyken, kılınız kıpırdamadı! Oysa bir tek vekiliniz için günlerce, kilometrelerce yol yürüdünüz!

O kadar yanlışınız var ki, yazsam buraya sığmaz!

        Şimdi İstanbul seçimleri iptal olmuş! Daha ortada kimse yorum yapmamışken, tabanınızdan gelen sesler, kimin sesi Allah aşkına! Bunu susturmak size düşüyor. Yoksa Seçimde acı gerçeklerle yüzleşenlerden, daha beterini yaşarsınız bilesiniz! Sizin bu boş savurmalarınıza karşı HDP tabanı tavır koyarsa, kararlılığın ne olduğunu görürsünüz!

       Ne de olsa, üyeleri ha bire tutuklanıyor; vekilleri cezaevinde, demokratik siyaset hakkını kullanamıyorlar, ekranlarda hakaretin bini bir para ve üstüne üstlük bir de siz?

Kusura bakmayın tüm bunlara baktığınızda İstanbul’da kim kazanmış pek de HDP’ nin umurunda olmayabilir!

Benden söylemesi!

*************

BEN SÖYLEYİM SİZ BENİ TAŞA TUTUN

 

Çözüm süreci iyi niyetle sürdürülmeyince ortaya vahim ve kanlı bir tablo çıktı!

Çünkü

      Bu ülke de partiler devlet değildir. Sadece gelirler ve devlet organlarını emir-komuta sarmalıyla bir süre idare ederler ve onlar “Devlet” denilen asıl çekirdeğin gözetimin de bunu yaparlar! Her adımları bilinir ve günü gelince onlara göre yanlış olana tepki koymaktan hiç çekinmezler! Nitekim bunun acı örneği Adnan Menderestir ve bu ülke Başbakanını aşmıştır!

      O nedenle iktidarların tek amacı kısa dönemler de devlet olanaklarını kullanarak kendilerini taşımak gibi bir mecburiyetleri vardır! Hele demokrasiniz zayıfsa bu taşımadan dolayı meydana gelebilecek hiç bir zararı sorgulayacak bir mekanizma da olmaz! Diyeceksiniz ki “ Hani devlet gözetleyiciydi?”

Haklısınız!

       Ancak devletin görev zararlarına karışmamak gibi bir garip durumu da var. Bunun tek nedeni ülkemiz açısından ele alındığında, devreye Cumhuriyetin kuruluş kodları girer! İşte asl olan budur. Gerisini hepiniz biliyorsunuz “ Teferruattır.”

       En kısa teferruat örneği iptal edilen İstanbul seçimleridir! Bir an da ülkeyi kırk milyar dolarlık bir zarara sürüklediği söyleniyor! İşte buna kimse çıkıp “ Ne yaptın?” demez! Çünkü bu teferruattır!

Şimdi gelelim asıl meseleye.

 Bu ülkede sorun çözmek pek mümkün değildir!

Çözüm süreci başladığında bu iş olmasın diye, CHP ve MHP aynı dili konuşarak veryansın ediyordu!  

      Hiç bir katkıları olmadığı gibi, içerideki Ulusalcı ve Milliyetçileri alabildiğine kışkırtmışlardı! Süreç bitince de aynı dile ve sertliğe AKP’ de katılmış ve beş yüze yakın HDP binası saldırıya uğraşmıştı!

 İşte bu saldırılara CHP nin gıkı bile çıkmamıştı!

Bu durum bundan sonra da devam edecektir!

Birçok büyük şehri HDP sayesinde kazanmalarına rağmen, çıkıp bir teşekkür bile edememişlerdir! “ Efendim hassasiyetler.” Senin hassasiyet dediğin insanların canına mal oluyor haberin var mı?  

      Birinizin ak dediğine, diğeriniz kara diyecek ve bu inatlaşmanız ülkeyi uçuruma sürükleyecek, sonra çıkıp “ Kürtler bilmem kime oy verecek” diye bir de her zaman olduğu gibi yüze kara çalacaksınız!

Bence!

      Benim görüşüm; Kürt’ler kimseye mecbur olmamalı, hele CHP’ye asla! Gerekirse gidip işine gücüne bakmalı! O kadar kayyum atandığın da neredelerdi? Şimdi dahi, elinde mazbatası alınanlar var; onlara bir tepki var mı? Yok!

Varsa, yoksa İstanbul seçimleri! Kim kazanırsa kazansın bu ülkede aynı kılıç, sadece başka bir elde boynumuza inecek!

*******************

İKİ SERÇE
 

       Doğduğumuz coğrafyanın bize çizilen kaderinin tüm olması gerekenlerini bire bir ve eksiksiz yaşıyoruz!
       Bir kuş, bir kedi, bir tavuk kadar olamamak gibi bir beceriksizliğimizin temelinde yatan tek şey,
yitirilmiş algılar üzerinde yetiştiğimiz coğrafyadır! 
       Kendimiz olamamak gibi bir zayıflığımız var. Duyguyu, duygusallığı hangi sınırda terk etmemek gibi bir hiçliğimiz var! Yukarıda saydığım bir kaç hayvan türü ve daha niceleri yavrularını doğurur ve onları ölümüne koruyarak savunur! Ancak bu bir yere kadardır.
         Palazlanıp büyüyünce artık onları yaşama doğru iter ve gagalarlar! Onları bağımlı olmanın ötesine ve başlarının çaresine bakmaya mecbur bırakırlar ve bu döngü onları yaşama tutturur!
Peki ya biz Orta Doğu kılıklı biat kültüründen gelenler ne yapıyoruz?
         Çocuklarımız doğar doğmaz kendimize bağımlı bir şablon üzerinden besleyip büyütürken, onların hiç bir kararına saygı göstermeyiz! O pembe bir elbise giyecek, biz zorla siyahı dayatırız! Doymuştur, son bir lokmayı zorla ağzına tıkıştırırız ve yediklerini de kustururuz!
Hepsi bu mu?
Hayır!
O mühendis olacak; biz zorla doktorluğu dayatırız. Bir kız sevmiştir; olmaz! “Asaletsizdir, sonra el bize ne der?”
İyi kötü evlendirmişizdir! Torunlar olmuştur!
Ama yok!
Babaanne, ya da anneanne gidip bakacak!
Bebek iki taze ve iki kart yüz arasında “Ulan bunlar da ne” diye büyüyecek ama sadece büyümüş olacak!
Kişilik, kendine güven, insana değer hak getire!
Sonrası ne mi olur?
Hala toplu iğne üretemeyen bir ülkenin sadece sokaklarında yürüyen ve aklı başkalarınca idare edilen vatandaşı olur...
...
     Sabahın ilk ışıkları ile uyanıp kendimi köyün o sensizliğine bıraktım! Bu sessizlik iyi mi sanıyorsunuz!
Eskiden köylerimizde şafak vaktiyle beraber, horozlar öter, köpekler havlar, eşekler anırır, kuzular melerdi!
       Şimdi hiç biri yok! Yumurta ve yoğurt şehirden geliyor! Ölmüş bir köyde tek tesellim sabahın bu saatinde iki serçe kuşu oluyor! Belli ki evlerin duvarın da bir delik bulamamışlar, malum betonla sıvanmış ve onlara hazır bir yuva alıp, elektrik duvarına monte etmişler! İşte onlar şimdi oraya çer çöp toplayıp yuva yapıyorlar.

        Baktım toprak duvarda sarkan ot ve ağaçların kılcal köklerini sökmekte zorluk çekiyorlar! Gittim epeyce sini koparıp yere bıraktım ve uzaktan izledim! Hemen inip topladılar!
“Bu gün Allah için ne yaptın?” diyenlere!
İki serçenin yuva yapmalarına yardımcı oldum!

Ya siz?

Top