Gündem Uyanış
Hukuk ile değil de, duygusallık ve tarafgirlik ile meselelere baktığımız sürece asla iflah olmayız.
14-03-2019 12:58 504

Hukuk ile değil de, duygusallık ve tarafgirlik ile meselelere baktığımız sürece asla iflah olmayız.

 

 

1980’li yılları bilenler bilir; biz İslamcılar, aşağı yukarı üç ayrı kesimden oluşuyorduk.

Bunlar:

1) Biz radikaller (İran-İhvan ekolü)

2) Partililer (RP)

3) Fetullahçılar

    Aslında hepimiz de bir şekilde devleti ele geçirmeyi hedefliyor olsak da, kendi aramızda Fetullahçıları pek ciddiye almaz, hatta onları t’ye alırdık.

      “Kendilerini gizleyerek değişik kurumlara sızmak suretiyle devleti ele geçireceklermiş”; hadi oradan!

     Bize göre, zaten başarısızlığa mahkûm olan bu strateji “Peygamber metoduna da aykırıydı.”

Hâlbuki biz, İran’da da olduğu gibi rejimi sokakta yenmeyi düşünüyorduk...

Sonra neler olduğunu ise hepiniz biliyorsunuz, anlatmaya gerek yok.

Peki, bunları niye mi hatırlattım?

      Şunun için: “Yasalar içinde kalarak devleti ele geçirme” stratejisi, ta başından beri cemaatin bilinen stratejisiydi; mensupları bunu bizimle açık açık tartışıyorlardı zaten; bu gizli bir durum değil; kimse bunu inkâra yeltenmesin.

      Dolayısıyla hukuk içinde kalarak böyle bir yapıyla mücadele etmek de haliyle zor olsa gerek; bunu da teslim edelim...

        Ancak cemaatin “başarısı” tam olarak bu stratejileri değil, hükümetin bunu bilerek bu cemaat ile ortaklık kurmuş olmasıydı. Açıkçası hükümet, iktidar uğruna bu cemaat ile ortaklık kurarken hiçbir hukuk tanımadı, bunların her istediğini yerine getirip devletin her kademesine yerleştirdi.

Sonra ne oldu?

Onu da anlatmayacağım; sadede gelelim:

        Ortada açık bir darbe girişimi olmasına rağmen yine de hükümet bu yapıyla nasıl mücadele edeceği konusunda tam anlamıyla çuvallamış durumda!

      Yasayla kurulmuş olan bir bankayı, okulları, dershaneleri ve bir haberleşme programını ve bunlarla iş ve işlem yapanları terörün ve teröre mensup olmanın delili kabul ediyor.

       Böyle olunca da evde Cevşen okuyan kadınları, işinde gücünde olan esnafı veya memurları terörist ilan edip içeri tıkıyor...

       Daha dün sokakta rejimi inkılap yapmak suretiyle yıkmayı tasarlayan bizim radikaller ise, bugün devletin bu uygulamasına alkış tutuyor..!

Özetle:

Hukuk ile değil de, duygusallık ve tarafgirlik ile meselelere baktığımız sürece asla iflah olmayız.

*************

Yani her iki partinin de tabanını bir şekilde tanır, bilirim.

 

      Doğal çevremden dolayı Ak Partinin, Kürt sorununa olan duyarlılığım nedeniyle de HDP’ nin tabanına aşina biriyim. Yani her iki partinin de tabanını bir şekilde tanır, bilirim.

      Sorumluluk makamında olması hasebiyle genellikle Ak Partiyi, açık yanlışlarını gördüğüm zaman bazen de HDP’ yi eleştiriyorum.

       Bir değerlendirme yapmak gerekirse, her iki partinin de taraftarları gerçeğin değil, taktik hesap ve tutum içerisindeler. “Yanlış” veya “doğru” kimsenin umurunda bile değil; tamamen neyin kendilerine yarayıp yaramadığına göre hareket ediyorlar.

       Her iki kesim de tutucu, bağnaz ve korumacılar. Partilerinin yanlışlarını görmek ve dillendirmek bir yana, o yanlışları dillendirmeye “hıyanet” düzeyinde tepkililer. Onlara göre, “yanlışları söylemenin zamanı değildir”; çünkü ya “zaten biz mağduruzdur veya “beka soru yaşamaktayızdır...

       Acizane herkese tavsiyem ise şudur: ne olursa olsun, yine de siz siz olun, kimsenin hatırı için onların çıplak krallarına giyinik muamelesi yapmayın; her zaman ve her şartta bir çocuk masumiyetiyle, “kralınız çıplak!” diyebilin.

**************

Bir konuya dikkatinizi çekmek istiyorum.

Ama önce haber:

 

             "HDP Sözcüsü Saruhan Oluç, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın sarf ettiği, "Sizin bu ülkede yeriniz yok", “Defolun, Kürdistan’a gidin” sözlerine tepki gösterdi. HDP Genel Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısında konuşan Oluç, "Bavullarımızı topladık, biletlerimizi aldık. Birkaç gün içinde Irak’a doğru yola çıkıyoruz seçmenlerimizle birlikte. Gülüyoruz, ama aslında ağlanacak bir durum" dedi." (T24)

        Dikkat ettiyseniz Erdoğan'ın bile "Kürdistan" dediğine HDP' liler ısrarla "Irak" diyorlar!

İsterseniz siz de PKK ve HDP yetkililerinin, başka zamanlarda da Kürdistan bölgesi için hangi dili kullandıklarına bakabilirsiniz.

Umarım yanıldığımı bana ispatlarsınız...

Top