Gündem Uyanış
GAZETECİLİK VE SİYASET
20-12-2018 14:27 499

GAZETECİLİK VE SİYASET

 

 

Fatih Portakal Vak'ası..

       Günlerdir, FOX TV haber sunucusu kardeşimiz Fatih Portakal'ın (üstelik de söylemediği bir söz ve yapmadığı bir eylemden dolayı) başına gelenleri, uğradığı saldırıyı tartışıyoruz.

       İktidarın en tepesindeki kişi, demokratik bir ülkede hiç yapılmaması gerekeni yaparak, bir gazeteciyi hedef gösteren ve sırtlanların önüne atabilecek bir tavırla "Ensesini patlatmakla" tehdit etti. Aşağılayıcı bir dil de kullanarak, adeta "cezalandırılması gerektiğini" ima etti. Hayatını tehlikeye atacak biçimde hedefe koydu. Hatta anayasaya aykırı biçimde, savcılara mahkemelere talimat anlamına gelecek sözler sarf etti.

       İlk saldırıların ardından Fatih kardeşimiz, kendini ekranda kısaca savunarak, haber bülteninde kullandığı sözlerin "çarpıtılarak değerlendirildiğini" anlatmaya çalıştı ama nafile. Saldırının dozu arttıkça arttı.

      Nihayet pazartesi günü Sayın AKP lideri o malum (daha sert ton içeren) açıklamasını yaptıktan sonra Fatih ekrana çıkarak "Benden cevap bekleyenler beklemesin. Bunu yapmayacağım" dedi.

       Bunu eleştirenler oldu. Hattâ, "Tırstı. Geri adım attı. Yakışmadı, Neden tepki vermedi? Neden cevap vermedi?" diyenler oldu. "Ben olsam..." diye başlayan akıl öğretmeler ve tavır önermeler de okuduk, dinledik.

 

Bence Fatih Portakal (ve FOX Haber) doğruyu yapmıştır.

Neden?...

 

       Böyle durumlarda gazeteci siyasetçi ile "Sürüp giden" bir polemiğe girmez, giremez, girmemelidir. Çünkü burada asıl hedef alınan şey, o gazetecinin şahsı değildir. Mesele bir noktadan itibaren (aslında en başından) doğrudan basın özgürlüğüne, fikir ve ifade özgürlüğüne yapılan bir saldırı niteliğindedir.

        Bugün Fatih, dün başkası, yarın başka birimiz olabilir. Ama kişi ya da kurumdan bağımsız olarak, bir "Güç" yani "Dördüncü Kuvvet" dediğimiz medya hedeftedir. O yüzden de Fatih'in değil, Tüm Bağımsız Medya'nın örgütlü ve kolkola güçlü bir tavır vermesi gerekmektedir.

       Bizler buralarda, köşe yazılarımızda, ekran ve radyolarda, internette tek tek tepkilerimizi tabii ki diye getirdik, getirmeliyiz de. Ama Fatih'in bunu her gün "Onu dedi, ben de şunu diyorum, şunu dedi, ahan da cevabım budur" diye laf yetiştirmesi beklenmemeli. Tam tersine yanlışa düşmüş olur.

 

Doğrusu, örgütlü ve toplu tavırdır.

 

         Kurumu da, gazetecinin (elemanının) güvenliği için gereken her türlü önlemin alınmasını talep edip gereken başvuruları yaparken, meslek kuruluşlarını ve siyasi partileri göreve çağırmalı ama her gün "kora kor" polemiğe girmekten kaçırmalıdır.

       Siyaset kurumunu ve hukuk mekanizmalarını göreve çağırmalıdır. En önemlisi de basın meslek kuruluşları ile özgür-bağımsız olma mücadelesindeki medya topluca tavır almalıdır.

Yoksa olay siyasi liderler arasındaki kısır ve sonuçsuz polemikler gibi boşlukta erir, ölür gider.

          Fatih Portakal bu olayda yerden göğe kadar haklı ve meşru bir zemindedir. O zeminin kaybolmaması ve daha da güçlendirilmesi gerekir. Bizlere, yani hem meslektaşlarına hem de özgürlükten yana kamuoyuna büyük görev düşüyor.

Zafer Arapkirli

Top