Gündem Uyanış
ÖLEN POLİTİK DURUŞLAR
14-01-2017 14:48 881

ÖLEN POLİTİK DURUŞLAR

 

 

Bir miladın içindeyiz. Lakin bazıları bunun farkında değil. Oysa bölge olarak bir dönem sonunu yaşıyoruz. Savaşların, terörün kol gezdiği, iktisadi krizin tepe yaptığı şartlarda Yeni Anayasa görüşmeleri denen bir olayı yaşıyoruz. Halk dahi kanıksıyor. “Nereden çıktı bu diyor?” Türk siyasi partileri tiyatro oyunun son perdesini oynuyorlar. Planı ortaya sürenler değil ama parlamentodaki tüm oyuncular ne yaptıklarını kendileri dahi bilmiyorlar. CHP laik, savunusu, MHP milliyetçi cepheleşme koalisyonu, AKP’liler sonsuz iktidar olma hezeyanı ve savunusu içinde çalışıyorlar. Ha babam, de babam.!

Konuyu biraz daha açarsak: Yeni Anayasa önerisini muhaliflerden CHP konuyu “rejim değişikliği” olarak; “padişahlık” sistemine geçiş olarak algılıyor. Aslında önerilen sistem, fiiliyatta bir daha “laik” cenaha iktidar olma yolunun kapanmakta olduğunu ön görüyor. Çünkü Türkiye’de halkın % 65 i sağ muhafazakâr milliyetçi seçmen. CHP’liler bu kaçınılmaz sonun kendileri için daha da büyük felaketlere yol açacağının “örtük muhalif” ruhundan çıkan öfke ile çırpınıyor! Kemalist, Ergenekoncu, devletçi kanatları çaresiz çırpıntılarını yaşıyor! Ölen politik bir duruşunun çaresizliği içinde…

Çatışmanın diğer kanadı HDP ile “Çözüm Süreci’nin sona erdirilmesi zemininde çatışıldı. “PKK” yandaşlığı şeklindeki uyduruk algı ve PKK yaftası vurularak, adli tutuklanma operasyonları ile HDP saf dışı bırakıldı. HDP’nin önemli kadroları tutuklandığı için oldukça cılız sesler çıkıyor, haliyle Anayasa zemininde yeni çatışmalara yer kalmadı. Türkiyeleşme projeleri, Kürdistani ve Şii cepheleşme alanında kalan bölgesel PKK politikaları nedeniyle biraz da PKK’nin hatalarının kurbanı… Bu da başka bir ölen bir politik duruş…
“FETÖ 15 Temmuz Askeri Darbesi” dönemi öncesinde partisel darbe ile T. Erdoğan’ın kollarında iktidarını koruyan MHP liderliği, olası geleceğinin teminatı olarak “Yeni Anayasa” önerisine sarılıyor. Devlet Bahçeli, gerek liderlik avantajını milletvekilleri üzerinde kullanarak ve gelecekte olası koalisyon ortaklığı ile parti yapısını hükümet ortağı olma umudu ile yanına çektiği anlaşılıyor. Aslında aynı süreçte milliyetçilik sloganları ile tabanının büyük kısmını zaten AKP’ye ve laik sistemin kaybedilmekte oluşu endişesi ile bu süreçte bir kısmının CHP’ye kaptırdığını göremiyor. Ya da görmenin de anlamsızlaştığına karar veriliyor. İdeolojik duruşunun lime lime olduğu bu süreçte ölen politik konumunda yüzmeyi daha çok benimser görünüyor.

Yeni Anayasa öneri sahipleri AKP’liler, gelecek dönemde olası koalisyon hükümetlerine ve devlet organlarında yürütme gücünün kendi liderlerine kalacak bir iktidar geleceği ile yeni Anayasal sistemin savunucusu olarak yıllardır hazırlandırılmıştı. Hatta ideolojik düşünsel arka planda “Halifelik” dahi vardı. Bunun için çeşitli sivil yapılar vasıtası ile meydanlarda az mı mitingler düzenlenmiştiler.. Bu hedefe ancak güçlü “Cumhurbaşkanlığı” şeklindeki Başkanlık Sistemi ile gidilebilirdi. Bu rejim değişiklikleri geçmişe kafalardaki Osmanlı İmparatorluk Halifeliğinden başkası değildi. Dünya gider uzaya bizimkilerin aklı hala geçmişte..Geleceğin dünyasında küreselleşme ilişkilerine modern bağlılık geliştirilirken, Türkiye Müslümanlık milliliği ile böylesi bir dünyada akan nehre karşı ters yönde yüzmeye çalışıyor.  Bölgede İran nasıl ki Şiilik cephesi ile benzer bir hata yapıyor, Türkiye’de Sünnilik cephesi ile aynı hata içinde zaten Batı’yı gelinen yerde de kendi Sünni Cephesini dahi kaybetti. İçerde Anti-Kürt politikalarla MHP yi yanına çekti. Fakat bölgedeki Kürtleri kaybetti. FETÖ olayları sonrası amacı içerde yeni güçlü bir iktidar oluşturma ile donandı.  Sonuçta güçlü liderlik projesine uygun düşen eski hayali Halifelik kokan; güçlü Cumhurbaşkanlığı projeleri Yeni Anayasa önerisi ile devreye girdi.
Fakat bu sürecin karşı karşıya kaldığı problem TBMM deki zayıf muhalefet değildi. Bu muhalefet bir biçimde aşılacaktı. Sadece biraz devlet hantallığı ile biraz zaman kaybedilecektir. Önemli olan hala iktidarın ağır tehditlerden nasıl kurtulacağı gerçeğidir.  AKP hükümeti için FETÖ hala bir tehdittir.

Gemisini kurtaran kaptan misali bu planı hazırlayanlar yani asıl planlamacılar bölgede yaşanacak kıyameti önceden görüyorlar. Çünkü FETÖ olayı AKP nin atardamarlarından birinin kaybıydı. İlk raundu kaybeden FETÖ’cüler, AKP İktidarına veya T. Erdoğan İktidarındaki bir Türkiye’ye karşı hala en yoğun örtük bir savaşı bazı uluslar arası güçler ile birlikte pek çok alanda sürdürüyor. AKP uzun yıllara yayılan iktidarları sırasında oldukça yükselen zenginliklerini ve siyasi geleceklerini korumak için siyasi, yasal ve idari tedbirleri biran önce almaya çalışıyorlar. Aslında “Yeni Anayasa” önerisi, bu örtük konumlanmanın arka yüzüdür.

Peki, çare nedir. Yeni Anayasa çözümüdür?

Yaşanan bölgesel, iktisadi ve içerdeki krizin ana muhalif öncüsü FETÖ’ cüler görünebilir. Nitekim FETÖ’ cülerin oldukça ağırlıklı rolleri var. Fakat aslında krizi AKP kendi eli ile ekmiştir ve ektiğini biçmektedir. Kürt Sorununda demokratik çözümden kaçmıştır.  İktisadi politikalarında Batı karşıtlığı yapmıştır. Batı ve NATO’nun önemli bir müttefiki olmasına rağmen Rusya’nın başını çektiği Doğu Kampı ile hareket etmeye başlamıştır. AB ile ilişkilerini tehditkâr sürdürmüştür. Kısacası kaldıramadığı yükün altına girmiştir. Yakın gelecekte El Bab’da, IŞİD’ e karşı askeri politikasında da ısrar ederse çok yoğun bir Ortadoğulaşma tehdidi ile ülkenin tamamen güvenlikçi politikalarla yaşadığı bir ülke haline sürüklendiğine şahit oluruz. Bazıları AKP’nin bu Yeni Anayasa rejimi gerçekleştirince yeni güçlü manevralara kavuşacağını zannediyor. Bu kafa ile zannetmem.  AKP ölen politik varlığını görmeyip, kendini yorgun da sayabilir. Bence yalnız yorgun değil, zamane uymayan ölen hücrelerinin önüne geçemiyor.  Çünkü her ideolojinin de politikanın da bir ömrü vardır… Fakat sivil alternatifsizlik çok kötüdür. Sonuçta Türkiye’den bahsediyoruz. Askeri darbelere alışık hücrelerin varlığına hala tanığız! Her gün sohbetler de dillendiriliyor. Hem de AKP televizyonlarında.

Karamsarlığı yaratma konumunda kalmak istemem. Fakat halkımın bilmesini isterim. Batılı olmak varken, demokratikleşmek varken, AB ile olmanın bir çok iktisadi karşılığı varken neden anlamsız bu çıkışlarda politikalarda yer alınıyor?! Aklımızı hiçbir nesnel karşılığı olmayan muhafazakar ve milliyetçi söylemler ile kaybetmişiz..

Yazık olmuştur, çöle düşen bir damla yağmura…..

Top