Gündem Uyanış
EMEKÇİLERİN EMEKLEDİĞİ BİR ÜLKE…
04-05-2017 19:39 1233

EMEKÇİLERİN EMEKLEDİĞİ BİR ÜLKE…

 

 

 

Bu gün 1 Mayıs Emek ve Dayanışma günü.

Ülkemizde emekçiler her geçen gün biraz daha haklarını yitirmekte ve acımasız bir şekilde sömürülmektedir.

Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Enstitüsü (DİSK-AR) Temmuz 2016 sendikalaşma ve Aralık 2015 toplu iş sözleşmesi kapsamı istatistiklerini değerlendirdi. İşte çarpıcı örnekler:

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı (ÇSGB) tarafından yüzde 11,5 olarak açıklanan sendikalaşma oranı gerçek durumu yansıtmıyor.

Kayıt dışı işçileri de kapsayan fiili sendikalaşma oranı yüzde 9,7, toplu iş sözleşmesi kapsamı yüzde 7, özel sektörde toplu iş sözleşmesi kapsamı ise yüzde 4,6’dır.

2012-2016 arasında sendikalı işçi sayısı 1 milyondan 1,5 milyona çıkmış olmasına karşın, sendikalı işçilerin yaklaşık 500 bini toplu iş sözleşmesinden yararlanamıyor.

2016 Temmuz ayı istatistiğine göre, sigortalı işçi sayısı 13 milyon 38 bin 351. Bu sayının sadece 1 milyon 499 bin 870 sendikalı.

Sendikalaşmanın en düşük olduğu işkolları yüzde 2,6 ile inşaat, yüzde 3,4 ile turizm ve yüzde 4,9 ile büro işkoludur.

Erkek işçilerde sendikalaşma oranı yüzde 13 iken, kadın işçilerde yüzde 7’dir.

İstanbul sendikalaşmanın en düşük olduğu iller arasına yer alıyor.

Çocuk işçi sayısı iki milyon üzerinde. 2006-2012 yılları arasında hem çalışıp, hem okuyan çocuk işçi sayısı yüzde 63.6 oranında artı.

DİSK’in inşaat raporuna göre: Son beş yılda 35 bin iş kazası meydana geldi. 1754 işçi yaşamını yitirdi. 1940 işçi sakat kaldı.           

80′ Askeri darbesi döneminde çıkarılan yasalarla hakları gasp edilen işçilerimizin, 83 genel seçimlerin üzerinden 34 yıl geçmesine karşın bir düzelme olmadığı ortadadır.

Askeri darbelere karşı çıkanların, o dönemde çıkan yasaların arkasına sığınarak hareket etmeleri düşündürücüdür.

Özellikle TAŞERON İŞÇİLER köleci anlayışın günümüze uzanan en çarpık örneğidir.

Ülkemiz milyonlarca taşeron işçisinin bulunduğu bir TAŞERON CUMHURİYETİ’ NE dönüşmektedir. Devlet memurları hariç kayıtlı iş gücünün en iyi ihtimalle yüzde 30’u yani 3 milyona yakın işçi, taşeron şirketlerin GÜVENCESİZ çalışanı durumundadır.

16 NİSAN REFERANDUMU’NDAN sonra işçilerimizi çok daha zor bir süreç beklemektedir. TEK ADAM yönetimine “EVET” oyu veren işçilerimiz neleri kaybettiklerini yaşayarak göreceklerdir.

Her zaman olduğu gibi DİSK dışında tüm sendikalar sınıflarına ihanet etmişlerdir.

Türkiye’de sendikal hakların ve işçi haklarının en geliştiği dönem parlamenter rejimin en güçlü olduğu 1960-80 dönemidir. Bu dönemde işçiler parlamento yoluyla da seslerini duyurabilmiş, etkili olabilmişlerdir. Bir dizi eksik ve aksayan yanına rağmen parlamenter rejim, başkanlık sistemine göre daha demokratik ve işçi hakları açısından daha elverişli bir sistemdir. Bu nedenle parlamenter sistem demokratikleştirilerek güçlendirilmelidir.

Başkanlık rejimi Türkiye’de işçi hakları ve sendikal hakların daha da kötüleşmesine yol açacaktır.

Ülkemizde parlamenter rejimde dahi ciddi sınırlamalar ve ihlallerle karşılaşan işçi hakları tek adama ve güçler birliğine dayalı başkanlık sisteminde çok daha ciddi ihlallerle yüz yüze gelecektir.

SON SÖZ:

12 EYLÜL Askeri darbesinden hemen sonra rahmetli İLHAN SELÇUK, Cumhuriyet gazetesinde “PENCERE” adlı köşesinde kaleme aldığı; “LAF KITLIĞINDA ASMA BUDAMAK” başlıklı yazısını şöyle bitiriyordu:” EMEKÇİLERİN EMEKLEDİĞİ BİR ÜLKEDE, KOŞMAYA BAŞLAYAN AYDININ AYAĞINI KIRARLAR.”

Şimdi bunu tüm emekçilere sormamız gerekir; bir emekçi neden SAĞCI BİR PARTİYE oy verir?

YAŞASIN 1 MAYIS.! YAŞASIN DAYANIŞMA.!

 

 

Top